Takvim yaprakları gibi kopardın
kendini gönlümde
Gönlümde düşen sen değildin bir
can düştü gözümde
Maverada gülüşlerimiz söndü
melekler bize küstü
Mutluluk dolu seslerimiz yokuşların
ucunda uçurumlarda
Paramparça yarınlarımız uçurumun
ateşlerinde bizimle yandı
Ne senden nede benden bize ait
bir gölge kaldı yok oldu
Ne sende nede bende bir bakış
kaldı yarına bizi götürecek
Mutluluklar çehren de bizi sarmadı ebedi
Ben güldükçe parlamadı gözlerindeki
aşk bana gülmedi
Ağaçta kopan dal gibi yaparak
gibi düştük gönlümüzde ivedi
Güle solmak bülbüle figan bize de
ayrılık zindanında yatmak düştü
Dolaşan ben olsaydı damarlarında
aşkınla yaşardım aşkla özgürlüğü
Damarlarımda aşkımla dolaşan sen
olsaydın verirdin bana hayat öpücüğü
Seninle takamadık hayata bizi
bağlayacak bir nişan yüzüğü
Taktık gönlümüze şimdi ayrılığın
yollarını gönlümüz bölündü
Şimdi ikimizde ağaçtan düşen iki
ayrı yaprak
Rüzgâr aldı götürdü bizi ayrı
yönlere savurdu
Artık ne biz kaldı ortada nede birbirimizi
dinleyecek zaman ve an kaldı
Şimdi bizsizlik depremi ile
ayrılığın altında can çekişen iki yabancıyız
Artık ne ben sana ne sen bana
uzanabiliriz
Gözlerimizdeki ayrılığın feryadı
ile artık ayrı mekânlar da
Sırılsıklam biz kokmayan bakışsızlığın
altında ölebiliriz artık
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-