Kimse bilmez...



Bir şiir yahut söz okursun ve kederinle tam da alnının ortasından vurulursun..

Hikâyesini kendi mi yazar insan bilmiyorum ama kaderini az buçuk yaşadığını bilirim..
Hani ne yapsa insan olacağın önüne geçemez ya ve " olacağı varmış kader işte " sözüne teslim ediverir olanı..
O misâl.

Nedamet ve ölüm...

"Yâr deyince kalem elden" düşüyorsa ölüm deyince de benim o içimdeki boşlukta beyhude tövbe sancıları çekmem doğaldır..
ki hayat insan gibi yaşanamadı bırakın layığınca ölelim diyorum..

Lâ’kin
Lakin şu zaman da öyle olaylar vuku buldu ki dil bırak lâl olmayı tövbe seranatlarında af dileyip çare aramalı.

Zira ne demişti bir düşünür "çaresizseniz, çare’sizsiniz " ...
Öyle... ağulu bir su artık hayat.



Nedendir bunca sızı sol yanımızdaki? Bir anne şefkâti büyütmedi mi hepimizi de...

Anlamıyorum!
Ve hep diyorum, anlam veremiyorum insanların neler yaptığına ve ürperiyorum yapacak oldukları dengesizliklerden.

Öyle bir zamana getirdi ki zamanı insanoğlu, bunu kendine kendi bile izâh edemiyor artık..
Binlerce hayat ya da insan mağduru insanlar topluluğuyuz vesselam...

Su gibi, sel gibi umarsız..
Ütüsüz gömlek gibi, mideye dokunan kaçak sigara gibi vs..vs...

Düşünüyorum yine çıkamıyorum düştüğüm anlam çukurlarımdan.. Anne diyorum ardından, bir duâ ile değişir mi bunca kurulmuş bozuk düzenler?

Kâlbim sızlıyor sonra..
Yanıyor...
Acı’yor..

-Şubat’tandır diyorum.


Yokluğu biliriz ve alıştık da annesizlik bir başka ağrı..
Sanki, sanki yükseklerden kendini aşağıya atarken ki korku ve bu korku ile bir ömür yaşamak..
Zor velhasıl kelâm..

Alışamıyor insan bu koca boşluğa.. Öyle bir sızı.. Kalbinde oluşan kor bir volkan..her geçen gün patlamaya daha çok hazır..
Ve çıkmaz bir sokak u’mutsuzluğu..

Özlemimin od’unda kavruluyorum sonra..
Sonra
göçedenlerimiz diyorum, bırakalım cennetlerinde beklesinler bizi ki bizler, onlar cennetteler diye içimiz hüzünlü de olsa rahat..

Ve bir de ciddiye alınmayacak kadar hafiftir diyorum hayat kendime. Ağırlık yapan insanlardır..
Bunu da öğrendim vesselam.

Evet bir şiir yahut söz okursun ve kederinle tam da alnının ortasından vurulursun..
Vurulduğum o cümlenin başındayım hâlâ...
Yanmak şimdiler de hepimizin ortak sevinci. Bir tek kırılmalarımızın sesin de duyuyoruz birbirimizi..

Oysa yaramızı taa bin şiir öteden bile tanıyorduk aslında, ne acı bunca yabanıl duygu ile uzaktan bakmak yanmalarımıza...

Âh penceremin kapalı kalan yanı.. Güneş de var.
Umudu unutma..

Kâlbim sızlıyor sonra...
Yanıyor..
Acı’yor.


-Şubat’tandır diyorum...
Şubat'tan..



Z. Nâr / Şubat 2016
( Şubat Güncesi başlıklı yazı Nar-ı Çiçek tarafından 17.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu