Tümceleri öğüttüm dün gece
Ve ıskartaya çıktım bir kez daha.
Bir kez daha pervasızlığımı rehin verdim düş pazarında:
Kuruttuğum imgeleri astım balkondaki kopuk ipe
Ve saydım kerelerce arıttığım ve arındığım gözyaşlarımı,
Oysaki sus gelmişti dudaklarıma ve onca hezeyanın tekelinde,
Galip gelmiştim ölüm öncesi,
Oynadığım sobe yüklü sevinçlerle,
Sağalttığım yaralarımdan damıttığım her düş’ün tekerinde
Ve oyunbaz çığlıklarımın hezeyanında,
Kurumayı beceremezken göz pınarlarım.
Islaktım hem de nasıl
Ve alabildiğine çatık kaşlı isyanlarım,
Boyumdan büyük ettiğim onca sözün tekelinde,
Sızan öfkelerle yıkanmış iken
Göğün isi ve nemli miğferi kayıp askerlerimin,
Kurşundan her biri ve kalbim nasıl da ağır,
Kurşun kadar kuşandığım acının
En tarifsiz tınısı iken kulaklarımda o ıslıkların,
Yüreğinden damıttığın.
Söz sevgili kalemim bil ki söz,
Ne köze dönüşürüm ne de israf ederim onca tümceyi.
Söz yüreğim söz,
Bil ki ben en çok ölümsüzlüğünü sevdim,
O sözü özü bir imgelerde çoğaldığım
Ve öldüğüm günbegün yeniden doğmak üzere.