Anlık bir rötuş,
Ellerim kanarken,
yonttuğum şu mermerde
Aşktan ibaret bir
döngünün asılı merhameti,
Kanmazlıkla içtiğim
ölüm şarabını.
Kifayetsiz, izlek
bildiğim dünlere gömdüğüm,
Bukle bukle saçlarını
ördüğüm kaderin taarruzu belli ki
Ve bil ki yok sonrası.
Kıpraşan gündönümünü
salkım saçak ayrıştıran
Şu hüsrandan ibaret bir
tahakkümü
Milat bildiğim yine de
esefle yüzüme vurduğun
Gördüğüm aksimin
asılsız hüviyeti kadar
Payidar bir var oluş
gölgeli yalnızlığımın
Yüz sürdüğü.
An ikrardan ibaret ve
hayat umuttan,
Sureti yenilginin sanma
ki tek zararı, nükseden
Ve devingen ruhların
cirit attığı,
Koyultulmuş evren iken
hezimet içerisinde,
Ne çok insan ne çok
buhran;
Yerli yersiz süngüsü
derinde
Yine de koşullanmış bir
nefsin hükümranlığında
İken benliğin tezahürü;
Kâh tek bir imgede kâh
tozutmuş aklın üryan çeperinde.
Gönülsüzüm bu gün belki
de dünden arda kalan
O hengâmedeki
çaprazımdaki hidayet iken
Esirgediği insanların
birbirinden,
Tenezzül dahi etmezken
Sevginin telaffuzu bu
denli mi zor da,
Cebelleştiğimiz ömrün
arka penceresinde
Sönük bir ışık yine de
gömülü en derinde
Yüreğin karası iken,
isyan tek bir imgenin tekelinde.
Hanidir mabet bildiğim
sabahın seyrinde
Düşkün bir sefil kadar
dizlerine çömelmiş
Hanidir o rahvan
evrenin ulaşamadığım yakası,
Andan ibaretim bir
katre de olsa mutlak zihniyetlerin
Tefekkür bildiği,
Yine de sonlanmayan bir
hikâyenin
En bahtsız kahramanı,
Soluk teni ve izbelerde
yanıp tutuşan yürek
Kadar isyankâr onca
teamülden arda kalan,
Sükûneti yâd etmek
tecellisi ve aşkı payidar kılan,
Yerli yersiz mensur bir
gölgeye yüklediğim
Günahlarının rakımından
uzak bir sanrıyım altı üstü,
Haykırışları ayyuka
çıkan bir ruhun tesellisi;
O varamadığım yakanın
istikameti.