Güncem; ıssızlığa tamah
eden
Vakur bir dokunuşla,
Gizil bir tehdidin
ayyuka çıkan tınısında
Gözlerden ırak
sefilliğin muteber sanısında
Adeta…
Sudan sebeplerle
yüreğin ihracı,
Soluk bir telaffuz,
Irgat bir düşüşe rağbet
etmek:
Hem de yalnızlığın en
alası,
Sırra kadem basan
mizacın yılgısında:
Gözden düşen tek damla
yaş’a
Kılıf geçiren basireti
bağlanmış bir sureden
Çıkıp da yola,
Dokunduğum hangi
yürekse,
Yaftalanmanın haczi
Pür-neşe bir hengâmede,
Nasıl varsa bir
keramet.
Tetikleyen ölümü belli
ki
Hayatın yükünü
darmaduman eden,
Bir keşiş mahiyetinde
Arşınladığım şu
tümsekte,
Kaykılmış ölümlü bir
günce.
Suret-i kati, demekse
maharet
Son sözü bil ki kader
söyler.
Nasıl bir nazire ise şu
yüreğin daldığı tefekkür,
Aslı astarı olmayan
onca söylenceden
Alıp da nasibini.
Delerken zaman günbegün
Hele ki o hoyrat
güncede,
Mabet bildiğim
sığındığım son surede:
Hayli dermansız bir kelamdan
damlayan…
Sığamazsın belli ki
evrenin heyula kütlesine
Yığdığın gönül gözünle:
Nasıl da patavatsız
bunca hezimeti
Kanıksamak belli ki
yürek yarası,
Devindiğinden çok öte o
insan pazarı:
Kaybolmamak adına:
Hadi son bir hamle,
demek,
Değil mi ki inkârı
aslının:
Kanasam da en derinden.