Anlamsızlığı israf
ediyorum ve
Yonttuğum cümlelerle
büründüğüm
Cafcaflı neşemi muteber
kılan
Sezgilerin marifetini
göz göre göre,
Heba ettiğim ömre
adıyorum.
Andığım, adlandırılmadığım;
Külfeti doğurgan yine
de paye vermez düşüşlerle
Meşke dalmışken
yeryüzü.
Hangi aklı evvel
satırda kalmış ola ki aklım,
Dünden öve öve
sağalttığım maziyi,
Toprak yolda ayak
izlerimi
Ve tevafuk bellediğim o
bilmece.
Randımanı düştü yitip
gidenlerin,
Payidar olmasını
dilediğim
Bezirgân başı
cümlelerim:
Elim sende, demeye
utanmıştım oysa
Ve sobelenmenin
getirdiği o esef yüklü
Tedirginliğe değer
biçip de
Görünmez bir kuvvete
ansızın yenilmişken.
Şeceresini yığdığım
kayıp sayfaları,
Adsız güncemden akan o
derin irin,
Yazdıkça tüketeceğime
türediğim
Kim bilir yaşadığım
kaçıncı mevsim?
İndinde nefsin, hâsıl
olan tekil dirayet;
Gönülsüz kelamlara
sığınıp da
Gönülden dilediğim her
surede
Ve kaybettiğim bilumum
surette.
Tümden gelen coşkumu yerle
yeksan eden
Devre arası
yalnızlıkların tahakkümü;
Milim hesapların hicap
yüklü seferberliği,
Kural tanımaz
dünyaların doğurgan insafsızlığı
Belli ki mutluluğa
teğet geçe,
Satılmışlığı hangi
rakımsa
En yüksek sesi telaffuz
eden,
Akabinde kovaladığım
aşkı bertaraf eden.
Sükûnu yalnızlık iken
tavaf edilesi,
Hangi hutbe ise gönülde
yerleşik mertebesi;
Doyamadığım ömrün kim
bilir hangi katresi,
İnsafına sığındığım
masumiyet,
Beklemelerden ibaret
kavuşulmazlığın
En son varılacak
yakası.