Lucrezıa-3
Giovanni Borgia,
14 Haziran 1497 gecesi kardeşleri Cesare, Lucrezia ve Gioffre ile karısı Aragon
Sanche’nin de iştirakiyle, o gece Vatikan’da onuruna verilmiş olan bir şölenden
ayrıldıktan sonra, Roma’da ki ikametgahına ulaşamadı. Ertesi sabah binmiş olduğu
at üstünde binici olmadan saraya geldi. Ve sonra cesedi, göğsünde dokuz bıçak
yarasıyla ve boğazı kesilmiş olarak Tiber nehrinde bulundu. Üzerindeki zengin
giysi ve pahalı kemer gibi aksesuarlara, çantasındaki otuz duka altınına
dokunulmamıştı, cinayet soyuguncu serserilerin işi olamazdı. VI. Alessandro,
oğlunun katillerinin bulunması için yoğun bir soruşturma başlattı. Iken Orsini
ailesinin Giovanni öldürmek için yeterli nedeni vardı, kardeşi Cesare
Borgia’nın da, hatta karısı Sancha ile ilişkisi olduğundan küçük kardeşi
Gioffre Borgia tarafından da… Sevgilisi Pedro Caldes yardımıyla
Lucrezia’dan ve hatta Giovanni’nin
ilişki kurup sonra terk etmiş olduğu bir fahişeden de şüphelenilmişti. Olayı
gördüğünü söyleyen bir balıkçı bulundu ise de adam konuşamadan öldürüldü ve
başka hiçbir tanık bulunamadı. Söylentiler Cesare Borgia üzerinde
yoğunlaşmıştı. Zorbalığı ve acımasızlığıyla ünlü Cesare'nin, papa olan
babasının güvenini yitirmemek ve kendi çıkarlarını korumak için, öz kardeşi
Giovanni'i öldürtmekten kaçınmadığı söyleniyordu. Kardeşinin ölümü Cesare'nin
tasarladığı bir cinayet olmasa bile, bu gizemli ölümden yarar sağladığı bir
gerçekti. Bu söylentiler üzerine papa
soruşturmaya son verdi ve kısa bir bildiri yayınladı:
“Gandia Dükü
öldü, bu korkunç bir kader olmalı... Tanrı biliyor, Dük, böyle ölmeyi hak
edecek hiçbir şey yapmamıştı. Tanrı, günahlarımız için bizi onula
cezalandırmıştır. Ona sınırsız sevgimiz vardı. Başımıza bundan daha büyük bir
felaket gelmemişti. Hayat bizim için tüm ilgisini kaybetti.”
Büyük oğlu kim
vurduya gitmişti.
Cesare, üvey
ağabeyi Giovanni’nin yerine Kilise'nin başkomutanıydı artık. Kısa zamanda
kılıç, tuzak, zehir, baskın gibi yöntemlerle Romagna dükü olmuştu. Babası Papa
VI. Alexander ise, siyasal oyunları için destek sağlamak amacıyla Cesare'ye
yanaştı.
Papa, Cesare’nin
amaçlarını gerçekleştirmek üzere Fransız ordusundan gereken desteği almayı
garantilemek için, Fransa kralı XII. Louis’nin işe yarayan ama skandal yaratan
boşanmasını kabul ederek Anne De Bretagne ile evlenmesine izin verdi. Böylece
Fransa kralı, krallığına bu kadının topraklarını da ekledi. Papa Alexander onay
bildirgesini kendi amaç ve çıkarları için imzalayarak, Cesare ile krala
gönderdi. Buna karşılık kral, Cesare'yi Valentinois Dukalığı ile ödüllendirdi; gerektiğinde
de askeri yardımda bulunacağına söz verdi. Papa, “aile üyelerinin siyasi
yararlar elde etmesi için kilisenin saygınlığını ve değişmez standartlarını
feda etmişti.
Ve 1500’de, yirmi
yaşına girmiş bulunan Lucrezia, Vatikan’da kendisinden bir yaş küçük ve kendisi
gibi gayrımeşru biri olan, genç ve zengin asilzade Aragon Prensi Bisceglia Dükü
Alfonso ile karşılaştıklarında çok etkilendi ondan.
Kısa bir süre sonra
adam, Papa’nın huzuruna çıkarak kızıyla evlenmek istediğini belirtti. Papa,
Napoli krallığı ile siyasi bir ittifak sağlayacağı için, kızının da istekli
olduğunu görerek bu evliliğe izin verdi. Nikah sade bir törenle kıyıldı. Bu
evliliği yaptığı Aragonlu Alfonso’ya aşık oldu.
Fransa, Aragon bölgesinde hak iddia
ettiği bu dönemde Lucrezia’nın Aragon Prensi Bisceglia Dükü Alfonso ile evli
olmasına tepki göstermekteydi. Cesare Borgia ise o dönemde Fransa kralı XII.
Louis ile kurduğu ittifakın bu evlilik nedeniyle sarsılması üzerine zor durumda
kalmıştı. Napoli Krallığı ile Fransa arasındaki savaş yüzünden Napoli Kralının
yakın hısımı olan Aragonlu Alfonso karşı karşıya kaldı.
Sevgili abisi Cesare savaş arası saraya
döndüğünde, kocasına sadakat göstermek isteyen Luckezia, sevgili abisi,
Cesare’ye yüz vermedi. Lucrezia’nın onun cinsel isteklerine karşı çıkmaya
başlaması bardağı taşırıyordu.
Cesare Borgia, sevgfili kız kardeşini
Dük’e yar etmemeye karar verdi. Hem kız kardeşini yeniden ele almak, hem de
XII. Louis’in itimadını yeniden kazanmak için Aragonlu Alfonso’yu öldürecekti.
Lucrezia’ya bunu söylediğinde, kız çılgına döndü. Kocasını kurtarmak için
abisini yok etmeye karar verdi.
Güçlü bir zehire
buladığı sivri uçlu ve keskin bir bıçağı elbiseasi içinde saklayarak abisinin
odasına gitti. Öfkesini dizginlemeye çalışarak yalvarmaya başladı.
“Cesare! Sevdiğim adamı
bana bağışla, lütfen!”
O yalvardıkça, “benim
olmayı kabul etmelisin,” diyordu abisi. “Sen bana aitsin!”
Lucrezia, bir müddet
daha yalvarmayı sürdürdüyse de gördüğü karşılık hep aynıydı: “Soyun! Ve
yatağıma gel!”
Anlaşılan o ki, yalvarmakla
yumuşatamayacaktı onu; adamın talebini kabul etmeye karar verdi.
“Tamam! Senin
olacağım.”
Gitti, dudaklarını
uzattı, öpmesine izin verdi. O arada elbisesinin içinde gizlediği bıçağını
aldı, saplamak için hamle yaptı.
Fakat Cesare Borgia,
bir anda gösterdiği refleksle darbeden kurtuldu, bıçağı tutan eli yakalayarak
büktü, yere düşürdü. Öfkeden kıpkırmızı kesilmiş kız kardeşinin haline
kahkahalarla gülmeye başladı. “Beni öldürmeyi başarsan dahi kocanı
kurtaramayacaksın,” dedi. “Emri çoktan verdim.”
“Lanet olsun sana
Cesare! Sen kocamı öldürtürsen, seni öldürmemi asla engelleyemeyeceksin; bunun
için mutlaka başka bir fırsat bulacağım…”
“Demek kocanı bu kadar
çok seviyordun ha? Keşke daha önce söylemiş olsaydın. Artık iş işten geçti! Şu
anda öldürülmüştür bile…”
Lucrezia kapıldığı
korkunun telaşıyla kocasının odasına koştu. Hızla odaya daldı. Gördüğü manzara
korkunçtu.
Aragonlu Alfonso,
kendisine saldırmış olan dört askerin kılıç darbeleri altında can vermişti. Onu
kurtarabilmesi olanaksızdı artık, çığlıklar atarak ağlamaya başladı.
Onu teselli etmek için
yanına gelen Cesare Borgia oldu. Riyakarca sarıldı kardeşine, “bırak bu
çırpınışları!” diyerek saçlarını öptü, “o gitti! Sadece sen ve ben varız
artık…”
Lucrezia, Cesare Borgia’ya boyun eğerek, onu
odadan çıkartıp götürmesine izin verdi. Yapabileceği başka bir şey yoktu.
Fransayla ilişkilerini kuvvetlendirmek
isteyen Papa VI. Alessandro, oğlu Cesare'nin genç Alfonso’yu ortadan
kaldırtmasını memnuniyetle karşıladı.
Papa VI. Aleksandsro’nun bu defa da
Aragon Prensi Bisceglia Dükü Alfonso cinayeti yüzünden Napoli Kralı II. Alfonso
ile arası gerilmişti. Bu gerginliği düzeltmek için, Alfonso’nun sanki bir
terörist saldırıda suikastle öldürüldüğü iddia edilerek, suikastçi olarak
Alfonso’yu bıçaklayarak öldüren askerler idam edildi.
Hemen ardından küçük oğlu Gioffre
Borgia’yı Trastamara Hanedanından Napoli kralı II. Alfonso'nun evlilik dışı
kızı Aragonlu Sancha Sancha’yla evlendirdi. (Gioffre Borgia yaptığı evlilikle
Squillace Prensi ve Alvito Dükü oldu. İleride Borgio ailesi onunla devam edecek
ve oğlu Francesco Borgio, iyi bir insan olarak soyunun kirli mazisini
unutturacaktı. Onun devamından gelen Innocentius, 1644-1655 seneleri arasında Papa X.
Innocentius adıyla papa olacaktı.)
Lucrezia, küçük oğlu ile dul kalmıştı.
Bu acıyla Nepi’de inzivaya çekilen
Lucrezia, zamanını “Perişan prenses” diye imzaladığı mektuplar yazıp
Alfonso’nun ruhu için ayinler tertip ederek geçirmeye başladı. Kocasını
katleden ağabeyini ise asla affetmedi.
1501 yazında Apostol Sarayına döndü.
Sarayın kalın taş duvarları bile
bunaltıcı sıcaklara direnemiyor, değdiğin her şey ellerini yakıyordu. Lucrezia,
babası ve abisinin ayin ve ibadet için Sistina Şapeli’nde bulunmalarından
istifade etmek isteyerek bahçede atla dolaşmaya çıkmıştı. Dalları birbirine
girmiş sık ağaçların serin gölgesine sığınmış toprak yolda beyaz bir atın
üstünde yanlamasına oturmuş, yanıbaşında seğirten dinamik yapılı genç seyisinin
komplimanlarına gülümseyerek karşılık veriyordu. Genç adam, bir asilzade dahi
olsa, her genç kadını baştan çıkartabilecek kadar yakışıklı ve hoş sohbetti.
Lucrezia ondan hoşlanmıştı.
Genç seyis, “Cesaretimden ötürü beni
bağışlarsanız size bir itirafta bulunmak istiyorum signorita!” dediğinde, onun
bulunacağı itirafı merak etmişti.
“Bağışlıyorum, söyle!” dedi.
“Ben size aşığım!” dedi genç adam.
Lucrezia’nın çok hoşuna gitti bu itiraf.
Cevap olarak, “Bana kaldığın yeri göster!” dedi adama.
Genç seyis bu karşılığı görmüş olmaktan
çok mutlu oldu.
Bahçenin uzak bir köşesinde yer alan
hizmetçi barakalarına ulaştıklarında, genç seyis kendi atından atladığı gibi
uzanıp gemliğinden yakaladığı beyaz atı durdurdu, Lucrezia’yı belinden tutup
aşağı indirdi. Kendi atıyla beraber onunkini de çekiştirerek götürdü, ahıra
soktu. Koşarak barakanın kapısına gidip açtı.
“Haydi gelin signora!”
Lucrezia çevreye bakındı, kimseleri
göremedi. Bu saatlerde herkes sarayda, işinin başındaydı. Hızlı hareketlerle
genç adamın açık tuttuğu kapıdan içeri geçti.
Genç adam kapıyı sürgüledikten sonra
geldi, Lucrezia’ya sarıldı. “Ah numero di donne! Yıllardır bu anın hayaliyle
yaşadım.”
Lucrezia, adamın onu öpmesini beklemeden
uzandı, etli dudaklarını genç adamın dudaklarına teslim etti. Hırıltılı bir
sesle, “beni çok mu seviyorsun?” diye fısıldadı.
“Çok,” diyebildi genç seyis onu öpmekten
vaz geçiremediği dudaklarının arasından.
*
Lucrezia, on beş yıllık yaşamına uğrayıp
sonra da yok olan erkeklerin hiç birisinde tatmadığı şehveti bu genç seyisin
kollarında yaşıyordu.
Henüz on yaşındayken abisi Cesare Borgio
ile yaşadığı ilk tecrübeden sonra hiçbir zaman bu genç adam için soyunurken
olduğu gibi isteyerek çıkartmamıştı elbiselerini. Seviştiği her adamdan aklında
kalan sadece canının acıdığıydı. Hep Cesare’nin zalimce sapladığı hançerin
acısını taşıdı kasıklarında.
Onu teselli edebilecek ne babası, ne
de annesi olmamıştı hiç. Babası Rodrigo Borgio henüz on yaşındayken ona zorla
sahip olan abisi Cesare’yi sevinçle kutlamıştı yaptığından ötürü. Erkeklere
kadınlık yapabilecek duruma gelmiş bir kıza sahip olmak, babası için politik çıkarları için pazarlayacağı değerli
bir sunuya sahip olmak demekti. Procida ailesinden Aversa Kontu’nun oğlu Don
Gasparo de Procida ile ilk evlikliğini on üç yaşına henüz girmişken yapmıştı.
Abisi Cesare’den sonra koynuna girdiği ikinci erkek olmuştu adam. Düğün gecesi,
gerdeğe girdiğinde babası ve Procida’lardan iki kardinal götürüldüğü yatak
odasında birer sandalyeye kurulmuşlar, evlendiği adamın ona sahip oluşunu
seyretmişlerdi. Bu utanç verici uygulamayla güya evliliğin gerçekleştiği tescillenmişti.
Evliliği resmileştirmek için cinsel birleşmeye çıplak gözle şahitlik etmek!
Katolik inanışındaki evlenme yasağını aşmak için tek yol olan “birleşmenin
gerçekleşmediği” bahanesinin önünü kesmek için gelenekleşmiş bir dini anlayış!
Güç, iktidar ve ego her yerde aynı hastalıklı ruha sahipti. Babası Rodrigo
Borgio, Procida ailesinin siyasi gücüne ihtiyacı kalmadığında onu bir başka
nüfuslu aileye pazarlamak üzere, boşamıştı. On yedi yaşında anne olmuştu, ama
anneliğin nasıl bir şey olduğunu anlamasına bile fırsat vermeden doğurduğu
çocuğu alıp götürmüşlerdi. Abisi Cesare Borgio’nun kollarında oyalanmıştı uzun
zaman. Nihayet Aragon Prensi Bisceglia Dükü Alfonso evlenmek için ona talep
olduğunda mutluluğu bulduğunu sanmıştı. Oysa bu ikinci evlikliği Cesare
Borgio’yu çıldırtmaktan başka bir işe yaramamıştı ve kocasını acımasızca
öldürtmüştü.
Barakada, koynuna girdiği genç seyise
sevgiyle baktı. Bir köylü kızı olup bu güçlü gençle evli olmayı o kadar çok
isterdi ki! Ne yazık ki, olmayacak bir şeydi bu, onun babasının siyasi emelleri
doğrultusunda evlendirileceği erkekler sadece asil ailelerin fertleri
olabilirdi.
Çıplak teninde şehvetle gezinmekte olan
dudakları eliyle az iteleyip genç adamı yanına devirdi, başını koluna dayayıp
ona döndü. “Perotto, öğlen gezilerimde yanımda bulunman çok mutlu ediyor beni,”
dedi adama. “Beni senin gibi güldürebilen hiç kimse olmadı hayatımda. Fakat,
senin adına kaygı duyuyorum. İlişkimiz anlaşılırsa çok güçlü düşmanların olur
ve seni yok etmeye çalışırlar…”
Genç Peretto da yüzünü ona döndü. “Bir
insanın en güçlü düşmanı duygularıdır signora!” dedi. “Size olan duygularım ise
sizi göremezsem yok ederler ben! Size olan aşkım o kadar güçlü ki, uğrunda
ölmem için hiçbir silahı kullanması gerekmiyor.”
Lucrezia, sevgiyle baktı onun gözlerine.
“Bana duyduğunuz aşk yüzünden ölmeni istemiyorum Perotto… Hayır!” diye
söylendi.
Perotto Calderon’un gözleri aşktan kör
olmuştu. Göremiyordu gerçekleri. O da, “Kendinizi suçlamayın signora! İnsanı
öldürmek, insanı aşktan mahrum etmekten çok daha küçük bir suçtur inanın…” diye
mırıldandı.
Sistina Şapelindeki ayin bitmek
üzereydi, saraya dönme vakti gelmişti. Yataktan çıktı, çabucak giyindi. “Haydi,
dönelim artık,” dedi.
Apostol Sarayı,’nın arka cephesinde koyu
bir yeşilliği barındıran bahçede hiç konuşmadan yol almaya başladılar. Seyis
Peretto bu defa hanımının bir at boyu kadar gerisinde gidiyordu. Lucrezia
yüreğindeki mutlulukla bahçenin tüm oksijenini derin derin soluyarak tüketmek
istiyordu. Her metre karesi mahir bahçıvanların hünerli elleriyle doğanın tüm
renkleriyle süslenmişti. Açelya, sümbül, leylak, lavanta,begonya, siklemen,
fesleğen, küpe,gaillardia, fulya, karanfil, kana, kardelen, kasımpatı, adları
sayılamayacak kadar çeşit… Dünyanın dört bir tarafından getirilip yetiştirilen
nadide çiçeklerin kendilerine has kokuları insanın başını döndüren bir aroma
oluşturuyordu.
*
Lucrezia bu kaçamaklarını uzun bir zaman
sürdürdü. 1496 İlkbaharına gelindiğinde hamile kaldığını fark etti. Bunu önce
herkesten saklamaya çalıştı; fakat yaz aylarında karnı iyice şişip de göze
batacak duruma geldiğinde saklamayı sürsüremeyeceğini anladı.
Seyis Perotto Calderon’nun başını
yakmadan halletmeliydi bu sorunu, ama nasıl? Her seferinde beline sıkı sıkı
sardığı kuşaklarla bol elbiseler içinde karnını saklamaya çalıştı. Ziyaretine
gelen küçük kardeşi Giofrie Borgio, ondaki fiziksel değişiklikten
şüphelenerek elleriyle karnını yokladı,
şişliği fark etti. Sinirli bir ses tonuyla sorgulamaya başladı onu.
“Lucrezia! Evli olduğun adam
öldürüldükten sonra neredeyse bir yıl geçti. Bu hamileliğin ondan olamaz…
Söyle, kimden bu çocuk?”
Adamın sertleşmiş vahşi mimikleri insana
korku veriyordu. Lucrezia da korktu, konuşamadı bile… Herkes gibi Giofrie de
biliyordu onun Cesare ile olan ensest ilişkisini, aklına gelen ilk şey onun
Cesare’den hamile kalabileceği oldu. “Cesare’den mi?” diye sordu kestirmeden.
Cesare Borgio! Neden olmasın? Her
fırsatta onu koynuna almıyor muydu? Belki de gerçekten de ondan hamile
kalmıştı. “Evet Giofrie, Cesare’den!” diyebildi.
Giofrie, odadan geldiği gibi hızla çıkıp
gitti.
Papa babasının çalışma odasına
ulaştığında kapıdaki iki nöbetçinin arasından içeri daldı.
Odada Papa VI. Alessandro, Cesare Borgio
ile birlikteydi.
Papa onu; “Niye geldin Giofrie, bir şey
mi var?” diyerek karşıladı.
Doğrudan, “Lucrezia’nın kardinal
Cesare’den hamile kalmış olduğunu öğrendiğimi bildirmeye geldim efendim,” dedi.
Cesare’ye öfkeyle baktı. “Voglio che qui e pronto a cardinale provincia
immorale lasciare la povera ragazza da sola ! "
“Fatti gli affari tuoi!”
VI. Alessandro iki kardeş arasındaki
gerilime hemen müdahale etti. “Biz bir aileyiz” dedi. “Bir ailenin sadakati her
şeyden ve herkesten önce gelmelidir. Birbirimizden haberdar olmalı, birbirimizi
korumalı ve en önemlisi de birbirimize bağlı olmalıyız. Çünkü eğer bu
sorumluluğu şerefimizle yerine getirirsek, asla mağlup olmayız ama eğer bu
sadakat konusunda bir an bile tereddüt edersek, hep beraber mahvoluruz…”
Aile Lucrezia’nın gerçekten de Cesare
Borgio’dan hamile kaldığına hükmetti. Papa VI. Alessandro tıpkı ilk
hamileliğinde olduğu gibi doğumun gizlice gerçekleşmesi için onu saraydan
uzaklaştırdı.
*
Seyis Peretto, sevdiği kadın saraydan
gittikten sonra çok acı çekmeye başladı. Haradaki işinde de sürekli
dalgınlıklar yapıyordu. Aynı barakayı paylaştığı arkadaşı Seyis Ambrogio
birlikte sarap içip iyice sarhoş oldukları bir akşam, Peretto, Lucrezia ile
olan aşkını, kadının ondan hamile kaldığını, çocuklarını doğurması için Roma
dışına yollanıldığını anlattı. Ambrogio bu hikayeyi önce arkadaşının
sarhoşkluğuna verdi, gülüp geçti. Bir zaman sonra hizmetçiler arasında yayılan
dedikodulardan Lucrezia’nın evlilik dışı hamile kalarak doğum yapması için
şehir dışına yollanıldığını öğrendiğinde kulaklarına inanamadı. Arkadaşı
Peretto da aynı şeyleri anlatmıştı ona, “demek doğruymuş,” diye söylendi kendi
kendine. Peretto’yu bir kenara çekip, “doğruymuş!” dedi.
Peretto onu, “Neymiş doğru olan?” diye
tersledi.
“Papa babamızın kızı hamileymiş.
Gayrimeşru bebeği doğurmak için yollanmış Roma’dan! Demek bebeğin babası sensin
ha! Vay canına!”
Perotto Calderon, ona şarap içtiklerinde
anlattıklarını hatırladı, büyük bir korku düştü yüreğine. Anlattıklarını
uydurduğuna inandırmaya çalıştı arkadaşını, sonra yalvarmaya başladı.
“Ambragio! Kardeşim… Sakın sana anlattıklarımı bir başkasının yanında ağzından
kaçırmayasın Yemin ederim ki, öldürürler beni!”
“Merak etme kardeşim,” dedi Ambragio,
“ölünceye kadar saklayacağım bir sır olacak bu!”
Ambragio, arkadaşının bu sırrıyla yaşadı
bir süre, fakat bu sırrı saklamasının hiçbir kazancı olmuyordu ona; oysa
öğrendiklerini Papa’ya anlatmış olsa alacağı ödülle zengin olması işten bile
değildi. Bu çelişkiyle yaşamayı sürdürerek en sonunda kararını verdi. Papa’ya
ulaşması mümkün değildi, ama sık sık haraya gelerek sahip olduğu atlarla
eylenen Cesare Borgio’ya fısıldayabilirdi. Tabii, cömert bir bahşiş umarak…
O fırsat çabuk geldi. Cesare, “sizinle
çok önemli bir konu konuşacağım efendim,” diyerek yanına sokulan Ambrogio’yu
dinlemeyi kabul etti. Seyis Peretto’dan öğrendiklerini hızlı hızlı anlattı ona.
“Bu bilgi karşılığında fakir ailem için bir yardımda bulunacağızı umuyorum
efendim,” diye eklemeyi de unutmadı.
Cesare Borgio adeta çılgına döndü.
Haradan çıkıp giderken duyduğu tek öfke Lucrezia’ya duyduğuydu. Şu an eline
geçirmeli, onu paramparça etmeliydi. Papa VI. Alesandro’nun ofisine, “bebek
benden değilmiş efendim!” diye bağırarak girdi.
Papa onun kıpkırmızı kesilmiş suratından
nasıl bir öfke içinde olduğunu anladı. “Kimdenmiş?” diye sordu.
“Harada çalışan bir seyistenmiş. Meğer
uzun zamandır onunla ilişkisi varmış…”
Papa VI. Alessandro’nun işittiği bu
habere kulakları inanamadı.
*
Sistina Şapeli’nde Papa VI.Alessandro,
Cesare Borgia ve beraberindekiler
koronun seslendirdiği ilahiler eşliğinde günlük ibadetlerini yapmışlardı. Tören
bittiğinde önlerine çıkan bir yüzbaşı, sertçe selamladı onları.
Papa VI. Alessandro, onun selamını
başını sallayarak aldı, sonra, “ne oldu evladım?” diye sordu.
Yüzbaşı, “her iki seyisi de hallettik
efendimiz. Cesetlerini de Tiber Nehrine
attık,” diye yanıtladı onu.
Papa, “teşekkür ederim,” diyerek
yürümeye devam etti.
Öz kızının öz oğlu ile birlikte olmasına
göz yuman, bunu bir nevi “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh” benliği altında uygulatan
ensestlik anlayışı sınıf farkı olan bir ilişkiye aman vermemişti.
Lucrezia, Apostol Sarayı,’na döndüğünde
seyis Peretto ve seyis Ambragio’nun Tiber Nehrinde boğulduklarını, cesetlerinin
köylüler tarafından bulunmuş olduğunu oda hizmetkarından öğrendi.
*
(
Lucrezıa-3 başlıklı yazı
AliKemal tarafından
21.08.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.