Balık Mı, Kazık Mı?
Güneş ha doğdu, ha doğacak, az bir zaman daha vardı. Sokakların sahibi
–henüz- sahipsiz köpeklerdi. Martılar, sabah şarkılarını seslendirmekte, bir de topal kedi Temel Reisin teknesi önünde beklemekteydi. Sabahçı kahvesindeki gece kuşları şarkılardan hoşlanmazlardı, yine de
boş boş şakırlar, kimi sosyal demokrasi der, diğeri şeriat, altı boş
ideolojilerle dünyayı kurtarırlardı. Savaşları sevişmekten daha çok severdi
kimisi, kimisi de sevişmeyi savaşmaktan çok… Dilencinin birinin çeneyle
harcanacak zamanı yoktu, sabah namazına yetişmek için acelesi vardı.
Az bir zaman daha vardı; Güneş ha doğdu, ha doğacaktı. İşçi Ahmet’i
uyandıracaktı çalar saati; uyanır uyanmaz aç karına bir sigara yakacaktı.
Sokaklar aydınlanacak, sokaklara dingin adımlar atılacak, trafik canlanacak,
ortalığı egsoz kokusu saracaktı.
Her şeye rağmen, kırlangıçlar barış için, umut için, sevgi için kanat
çırpacaklardı...
Temel Reis, teknesinin kıçında arz-ı
endam ettiğinde içinden kopartarak öyle bir hapşırdı ki, şiddetinden tekne
şöyle bir sallanıp duruldu.
Balık kasalarını tekneden iskelenin
kaldırımına taşıyan tayfalar ağız birliği edip, hemen, “Çok yaşa reis!”
dediler.
Temel Reis, en kibar işvesiyle, “Siz
de görinuz, uşaklar!” dedi onlara. Bir an tayfaları gözledikten sonra
söylenmeye başladı. “Ula Dursun, pak pakiim!”
“Buyur reis!”
“O hamsilaru yoldan yana koymayasun!
Az beri al onlari! Ha öyle… Üst üste… Tekir ilen pisileri en öne koydin mu?”
“Altı kasa hepsi!”
“Tamamdur! O kalkanları kaldur, onlar
satiluk değildurlar! Otel müdürü adam yollayıp alduracak şimdu… Oğlum
Ariffff!…”
“Buyur reis?”
“Oğlum, var şu eczaneye; bizim reis
hapşiruk olmiştur de! Versin bi şirup, al gel!”
“Saat altidur, açilmamuştur.”
“Ulan olum, koca caddede hepicuğu üç
beş eczane, birinden biri nöbet tutmiştur. Bul nöbetçiyu, çal kapisunu!”
Arif, “Başistuna reis!” diyerek koşup
gitti.
“Anasınnı si.tuğum hapşiruğu, salya
simuk etti bizi! Ula Hafiz, Palamutlarilen kolyosları karişturma öle, ayri
koy!”
“Ayrı koyayrum reis!”
Kasaların taşınması sürerken Arif
eczaneden döndü. Elinde dolu bir ilaç poşeti vardı.
“Ha nedur bunlar evladım?”
“Bunlar hapşiruğun ilaçlarıymış reis,
eczacı öyle dedi. Üslerine ne zaman kullanacağıni yazdum dedi. Reisin her
birini yazdiğuma göre kullansın dedi…”
Poşetteki ilaçları çıkarttı. “Ula
avradını si.tuğumun! Beş tene ilaç var burda. Ben sana bi şirup al, gel,
demedim mu?”
“Ben de öyle dedum vallayi, ama
eczacı bi şirup yetmez, bunların hepsinu kullanmali dedi.”
İlaçların içinden şurup olanı aldı,
ötekileri poşete geri koydu. “Al ula bunları!” Poşeti Arif’in eline tutuşturdu.
“Ha bunları üstlerinde yazdiğu gibi sen içeceksin! İçme de göriim senu! Senu ha
bu denuza sallarım anam avradim olsun!”
“Başüstüne reis! İçerum…”
“İç de geber, deyyus!”
Tayfalardan birisi topal kedinin
önüne bir balık attı, kedi kaptı balığı aksaya aksaya kaçıp gitti.
*
İskele, ilk güneşle birlikte iğne atsan yere düşmez
bir hale döndü. Balıkçı motorları yan yana yanaşıp rıhtıma balık kasalarını,
ağları taşırken, balık halinin esnafı da satın aldıkları balık kasalarını
kamyonetlerine taşımaktaydı. Her balık kasası, ayak üstü yapılan açık
arttırmayla/eksiltmeyle sahibini bulmaktaydı.
“Ha bu mezgite üç yüz verecek var
midur?”
“Yoktur…”
“İki yüz doksan?”
“İki yüz elli…”
Temel reis. “iki yüz elliye denize dökerim de
vermem,” diyordu ki, keskin bir hapşırık daha patlattı.
“Ha bu balıklara nezle
bulaştırmışındır sen reis, yiyen şifayı kapar,” dedi biri; diğerleri güldü.
Toptancı Firuz, “ver iki yüz yetmişe
madem, kilosu altıyı bulur,” deyince,
Temel reis, “Üç kasayı da alacaksan…”
dedi.
Toptancı Firuz, parayı ödeyip üç
kasayı da alıp gitti.
*
Toptancı Firuz, balık halinde,
dükkanının önünde sabah kahvesini içmekteydi.
Balıkçı Rahmi, ayağında kara
çizmeleri sürüyerek geldi, tam da mezgit kasalarının önüne durdu. Hırpanice bir
görüntüsü vardı.
Toptancı Firuz, kahvesinden son
fırtını çekip sandalyesinden kalktı.
“Buyur? Mezgite mi baktıydın?”
“Kilosunu kaçtan veriyorsun
mezgitin?”
“Kilo yok. Kasası beş yüz… Balıkçı
değil misin sen?”
“Niye sordun ki?”
“Hani, kilo milo deyince… Burada
tartı olmaz, bilmez misin?”
“Bilirim elbet. Lafın esprisi olsun
dedik.”
Toptancı Firuz, “Ülkede her şey
yoluna girdi, toz pembe ülkemiz. Sıra geldi lafın esprisine,” diye söylenmeyi
sürdürdü.
Tartışmayı gören birileri toplandı.
Balıkçı Rahmi de aşağıdan almaya başladı. “Üstadım bu bir espri. Bu kadar
gergin olmaya gerek yok. Ben pek çok şeye gülüp geçiyorum. Siz de öyle yapın.”
“Bu zamanda, bu ülkede, her gün şehit
gelirken hala gülebiliyorsan ne mutlu sana.”
Toplananlardan biri, “Firuz bey,
merak ediyorum, acaba sizin ekstra
yaptığınız bir şey var mı? Hadi bu arkadaş gülüyor diye kızıyorsunuz,
acaba siz ne yapıyorsunuz bu durumlara karşı?” diyerek lafa karıştı.
Balıkçı Rahmi, “anladım, haklısınız
galiba,” diyerek mütevaziliğini sürdürmeye çalıştı. “Ben gülerken siz elde
silah dağlarda terörist avlıyor, ya da Cerablus’ta aslanlar gibi Işid ile, Pyd ile
savaşıyorsunuz. On beş Temmuzda da tankların önüne yatarak ihtilali
durdurmuştunuz, değil mi? Evet, gülmeyerek, tebessüm ederek, gerilmiş bir yay
misali, ama aynen benim gibi sürekli bilgisayar başında pinakleyerek bu vatan
için benden çok daha büyük ve kıymetli işler yapıyorsunuz. Çok haklısınız,
çoookkk…”
Seyircilerden biri daha katıldı lafa.
“Ben de güldüm, ama neye?”
Toptancı Firuz, “boş işler bunlar,
zaman dalga geçilecek, oyun oynanacak zaman değil,” dedi. “Mala alıcıysan
buyur, yoksa açıl dükkanımın önünden! Açılın hepiniz!”
Seyirciler dağıldı, gitti.
Balıkçı Rahmi kaldı tek, “kır biraz
da götüreyim bir kasa…”
“Alıcı mısın?”
“Evelallah! Fiyatı kırarsan…”
“Fiyatı sana dört yüz yetmiş beş
yaparım.”
“O da çok be patron… Harbi
konuşursak, bu mal dört yüzü anca kaldırır.”
“Kıyıya git bakalım, dört yüze
tekneden alabilecek misin?”
“On daha vereyim hadi!”
“En son dört yüz elliye olur, o da
kilo başına şöyle böyle on ikiye mal olur sana…”
“İyi de biz kaça satarız bunu?”
“Yirmiye sat, yirmi beşe sat… Kaldırır.”
“Tamamdır patron,” dedi. “Tamam da…
Fatura işi?”
“Ne olmuş fatura işine? On beşten keser veririm faturayı…”
“On sekiz yap şunu! Biz de yirmi
beşten versek, akarı, kokarı anca
kurtarırız.”
“Uzatma işte, abuk sabuk yarenliğe
vaktim yok benim, ver dört yüz elliyi, al on sekizden faturayı, git.”
*
Balıkçı Rahmi’nin tezgahında mezgitin
etiketinde şöyle yazıyordu: “taze karadeniz mezgit… ALIŞ: 18,-, SATIŞ:25,-TL”
“Hadi, Karadeniz bunlaaaarrr…” diye
çığırarak satışını yaparken iki belediye zabıta memuru düştü tezgaha. “Abiciim,
hoş geldiniz, sefalar getirdiniz! Şöyle oturup bir acı kahvemi için…”
Zabıta memuru sinirli, “gerek yok,”
dedi; faturanı ver sen!”
“Fatura işin kolayı be abi, bi soğuk
meşrubatımızı içeydiniz bari!”
“İstemiyoruz dedik sana... Laftan
anlamaz mısın sen?”
Balıkçı Rahmi önlüğün cebinden
faturayı çıkartıp uzattı. “İyi madem, buyur faturayı abim!”
Zabıta memuru etiketle faturayı
mukayese etti. “Hımm... Doğru... on sekizden almış.... Ne bu yaaa… Balık mı, kazık
mı? Bu fiyat çok…Milleti iyi kazıklıyorsunuz yani…”
“Allah yazdıysa bozsun abiciğim.
Mehmetçik, Suriye’de savaştayken, Kılıçdaroğlu başkana suikast düzenlenmişken,
bu halka kıyılır mı hiç? Bunca fakir fıkaranın nasıl para kazandığını bilmiyor
muyuz? Ben sana harbi bir şey söyliyeyim mi abim? Bu dünyada kim dalavere
yaparsa, Cenabı Mevlâ mutlak bir taraftan bir dert verir. Onun için yüreğini
serbest tut...”
“Tamam, yüreğim serbest zaten… Akşama
misafirler var. Ver hele şurdan bize ikişer kilo balık!”
“Başüstüne abim! Temizleyeyim mi?”
“Gerekmez… Borcumuz kaç para?”
“Allah korusun! Borcu mu olurmuş bu
kadarcık şeyin be abim!”
“Teşekkür ederiz. Bir dahakine lüfer
de bulundur tezgahında! Çocuklar onu seviyor da…”
(
Balık Mı, Kazık Mı? başlıklı yazı
AliKemal tarafından
26.08.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.