Toparlak ahkâmlarda
sıra dışı bir terennüm hele ki yaşanan can pazarında; betinde kabahat,
yüreğinde bent bir o kadar tutucu neşe odaklı seyri zifiri karanlığın.
Batılında itikat olsa
ya da rükûsunda samimiyet ve eziyet yüklü coğrafyalar tarihe karışsa… Hep mi
cehalet hep mi tahakküm hep mi esaret?
Kara bentli kıtalar,
tevekkülü yozlaşmış mahremiyet yine de yeni güne ümit bağlı bir terennüm
yüklenip çıkmak yola gecenin indinde kaybolmak kadar da olası bir izafiyet iken
devingen rota…
Mağlup gelmiş düş/üş/ler
hani sırasız ölümlerin izahı olmadığı gibi ve kıblesi yoksun bir rota, tüm
miladı nefret odaklı bir keramet kadar da sıdkımız bir kez sıyrılmışken önce de
kendimizden ya da yüz bulamadığımız Tanrı bile kutsamak istemezken
yaratılarını.
Hayvanlarda olmayan
akıl, ses, yürek, vicdan mı da yoksun kılındığımız sanısında sırtımızdan
bıçaklamakla kalmayıp boylu boyunca yatan neferleri görmezden geliyoruz ve bir
çocuğa öldürmekten de öte tüm çocuk ırkına zulmediyorsak.
Ölen umutlarına mı
yanmalı acı çeken bedenlerine mi yoksa asla geri gelmeyecek ruhların
vicdanlarımıza dokunaklı bir şarkı tesiri bile yapmamasına mı?
Gün de kaygılı bizlerin
sanı bellediği kaderin istirahata çekildiği devingen mahiyette bir yerküre
nazarında yine pazarlarken ruhlarımızı ve beyit beyit sömürürken dünyayı…
Yana yakıla barış
nidaları atan ama varlıklarının varlıksızlığına da kılıf geçiren ve her neyse
hiçlik kırıntılarını konduramazken münafık rabıtasına o düşkün kızılca kıyamet
denen hengâmede huzur iken tek ihtiyacımız yetmedi neşe bürünürlü dış mihraklar
kadar tozutmuş bir akılsızlığı misafir ederken evren.
Miadı dolmuş bir milat
mı yoksa miladını yok sayan insanlık mı belki de sefaletin yüz görümü bir nefretle
eşleşen batıl rotalarda verdiğimiz kayıpların da ötesinde linç edilesi
benliklerimiz mi bu kadar vahşi ve zaaf yüklü ki kininden, kirinden arınmak
şöyle dursun görmezden gelmenin ötesinde gelinmenin hesabını ödeyecek olanlar
mı yine masumiyet ırgalanırken ve kınında asil bir törpü taşırmışçasına
cehaletin ve düşmanlığın hegemonyasında esir tutulası bir rota mı devingen
yoldan çıkmışlığın sunduğu beyan?
Ansız bir sızı ansızın
gölgeli bir yok oluşa mağlup düşmek ve isinde sefil bir tını yine yakamozun güncesi…
Sefil bir imden çıkıp
yola sezileri kayıp bir miadı terk edip yine yoksun kılmak bir çocuğu
babasından, bir babayı evladından ve bir anayı sevdalı addedilen görmüş
geçirmişliklerinde nüktedan bir tını mahiyetinde verip vereceği en korkunç
hüküm ki Tanrı bile bıkkınken yaşanan bunca eziyetin tek sorumlusu iken
yarattığı en akıllı varlık.
Beyhude belki de.
Sanı yüklüyüz zaman
zaman.
Neye güvendiğimizden
ziyade hangi akla hizmetle yol verdik masum çağrısına evrenin ve düşkün
kılınmaktan öte gözümüzden akmayan bir yaş(s) kadar da istikrarsızız.
Sanmaktansa umut etmek,
tehir etmektense insanlığımızı teyit etmek yine de noksan bir varlığı yoksun
kılmak akıldan ve vicdandan yeter ki son noktayı koymazdan Tanrı.