1.Aileden
başlayalım değerlendirmeye önce. Toplumun en temel yapı taşı aile içerisinde,
anne, baba ve çocukların, temel aile örf ve gelenekleri haricinde kişisel zevk,
tercih, beğeni, metot ve düşünceleri bireysel olmalıdır. Dayatma ve zorlama,
başka toplumsal problemlere yol açmaktadır.
2.Apartman
dairemizin, sıvasını kazıyabilir, boyasını ve kapılarını değiştirebiliriz fakat
ana kolon ve kirişlerine müdahale hakkımız yoktur. Çünkü alt ve üst daireyi de
taşıyan bu beton elemanlardır.
Dairemizin içinde olsa da demek ki, tamamen kullanım
hakkı bize ait değil bunların. Değişiklik yapmak, tüm binayı riske atmak
demektir. Ayrıca daire tavan yüksekliğimiz 220 cm ise bunu da küçültüp,
büyütemiyoruz. Bu şeklide kabul ederek satın aldığımızı ezberlememiz gerekiyor.
3.Siyasi
görüş, dini inanç ve özel beklentilerimize göre, yukardaki örneklerde
vurgulandığı gibi, devletin temel niteliklerini de değiştiremeyiz. Demokratik
yolla, belli bir dönem için, devleti yönetmeye ruhsat alsak bile, aldığımız oy
tüm milleti kapsayamaz. Bizden sonra seçilebilecek olanların, irade, yetki ve
kazanımlarını kişiselleştiremeyiz.
Siyasi görüş, inanç tek kişiliktir ya da tek taraflıdır.
Oysa devlet alt yapısı, tüm görüş ve inançların
kesintisiz
garantör şemsiyesidir. Temelden taş çalarsanız,
çatıdan söz edilemez.
Örneklendirmek
gerekirse, Hukuki normlar hiyerarşisine göre:
Talimat, Genelge, Tebliğ, Yönerge, Yönetmelikler, Tüzükler, KHK, Kanunlar, Milletlerarası Antlaşmalar, Anayasa sıralamasında, hiçbir hüküm, bir sonrası ile çelişkili ve
aykırı olmamalıdır.
4.Gönül
verdiğiniz, bir manevi teşekkülün, meşrebin, yolun, tercihin; amaç, hedef ve
beklentileri doğrultusunda, bu inancın ana kaynağı olan, bir üst değer olan
dinin öğreti, kural ve prensiplerini değiştiremezsiniz. Çünkü, sizin yolunuzda
yürümeyip, aynı dine inanan insanlar da var.
Ayrıca lâiklik ilkesi gereğince de, her hangi bir birey,
herhangi bir birey ya da kurum tarafından;
Herhangi bir inanca, inanmaya ya da inanmamaya
zorlanamaz.
5.Milleti
oluşturan bireyler, farklı kültür, lisan, inanç ve yaşam tarzlarından
gelebilirler. Biri diğerine göre imtiyazlı değildir. Zorlama ve dayatma
olmamalıdır. Aynı denizin suyunda buluşan ırmaklar gibidir devlet mekanizması.
Ve bu anlayış bu şekilde yerleştiği zaman, çağdaş medeniyet anlayışı
çizgisinde, huzur ve barış sağlanacak ve kalkınmaya bağlı milli refah düzeyi
yükselecektir.
6.Hele hele,
“siyasi görüşüme uymuyor, dini inancıma ters düşüyor, yaşam tarzımı etkiliyor,
moralimi bozuyor, ayaklarıma dolaşıyor” gibi hukuk, vicdan ve insanlık dışı
bahanelerle, bir cana şiddet uygulamak hatta kıymanın hiçbir haklı gerekçesi
olamaz.
İnsan insana birlikte yaşamaksa temel amaç, niyet, yöntem; terazimiz ona
göre tartmalıdır.
Kısaca bu tespitler ışığında birey kendi niyet ve eylemlerini sorgularsa,
huzura, barışa katkısı olur,
yargının karşısına da kolay kolay çıkmamış olur.
Ali Rıza MALKOÇ
21.12.2016 Samsun
#armozdeyis