Kıvrak uçuşları var
kelebek aklımın,
Döngüde mi keramet de
gözlerden ırak
Bir yetiyim
kaybolduğuma delalet
Şu sessizlik?
Hele ki yaşama
sevincime buse konduran
Şefkatin dili(m)inde
mahrem bir korkuluk
Peyda olan,
Korkularım iken tecrit
edildiğim,
Kapandığım mabedimde,
Efkâr üfüren gece.
Hoyrat ve meşakkatli
imiş meğer yaşamak,
Annemin dilindeki
surede saklı mutluluk,
Güvercin kanatlarında
aryaların,
Sarı buklelerinde
içimdeki çocuk yarım,
Hayli de geçkin bir
şiir tutturmuşum da,
Süreya’dan miras aşkların
Pabucu dama atılmışken,
Berhudar ol, diyen
İstanbul beyefendisinin
elleri nasıl da
Derininde ceplerinin,
Kucakladığı sevdayı
Çatallaşan sesinde kırlangıçlara
Hediye eden şu çiçekçi
kızın,
Çingene pembesi
basmasında mı saklı yoksa
Mutluluğun şifresi?
Demlendiğim zamana inat
Demir attığım kim bilir
kaçıncı
Sevda, platonik
imgelerle yüz göz bir sefalet
Yine mücbir sebepler
yığan şairin kaleminde
Ramak kala sona,
Sonlanmayı dilememişken
şehrin kadınları,
Şehvet düşkünü bakir
papatyalarda
Kala kalmışlığı liseli
kızın patavatsız isyanında
Gönülden ırgat iken
zaman
Tehir etmelerin
gıyabında
Çetrefilli bir
yalnızlıkmış meğer
Peyda olan kırık
busesinde
Çaldığım aşklarla
tokalaşan kaderin de zevcesi.
Aykırı düşlerin uçuk
sevinçleri:
Nadir sözden nazenin
gölgesine şairin,
Kavuşamazlığın tek
lehçesi iken
Yine peşine düştüğü
imgelerin.
Basireti bağlanmış
şehrin ışıklarında
Gönülsüz üç beş nidaya
dokunmak adına
Ellerimi uzattığım
beyanı yüreğin yine
Tuttuğum kaçıncı
papatya falı,
Hele ki anadan üryan
bir umuda bağlı gönlün
Kırık terennümü
yerleşik yüreğin
Bağdaş kurduğu o
rahmetli şarkı;
Hani olur da rast
gelirim,
Kıyametin nazarında
kopup geldiğim
Urgan gölgelere inat
Boyutsuzluğumun
kepenklerinde
Düşkün bir imge kadar
da teferruat yüklüyüm yine.
Beylik cümlelerden
uzağım bu gece,
Eremediğim rehavetin
kundaklanmış güncesiyim,
İçime çeke çeke ömrü,
Sihri yine anlık bir
terennümde gizli,
Biraz da boğuk sesi
yalnızlığın,
Makber bildiğim yorgun
diyarların.
Neme lazım, deyip de
çekip gitmene
Aslında tüm feveranım,
demelerden uzağım:
Boyumdan büyükmüş
mutluluk, demelerin
Özürlüsü bir gölgeyim:
Sanrılarda rahmet yüklü
fevri aşkların;
Susmalarla geçen yorgun
figanları;
Hanidir ıslak hanidir
gömülü nidaların
En kırgın güftesiyim;
Sessiz bir ağacın sesli
yalnızlığında
Donandığım yıldızların
çok çok uzağındayım.
Gün de ölgün gül de:
Bülbül mademki sürgün,
İtaat ettiğin tüm
niyazlarda
Basireti bağlansa da
kaderin,
Adını anmadığın bir
yürekte mi saklısın yoksa?
Bilip bilmediğin
diyarlarda yâd ettiğin
Gölgelere mi konuşlu
Tükettiğin türemişliği
bağrı yanık kim bilir
Kaç çocuk kaç nota,
Devrik hezeyanlardan
akan,
Deryalarda peşkeş
çekerken ömrü,
Dalyalarca kırgınlıktan
çok gayrı
Demeyi bile
beceremediğin
İşte aşkın kayıp
rotası.
Çala çala andığım,
Çalıp çalıp aşkları
bağrıma sakladığım,
Sandıklarda saklı
sayısız imge,
Denginden uzak nice
densiz gölge,
Belki de
kaybolmuşluğumun rüyasıdır,
Her gece siyaha
bandığım;
Günden ayrı geçmez iken
zaman
Yine siyaha yine
hüsrana talim bir gönül kadar da
Kaygılı sayısız soytarı
izlekte,
Aşka bağdaş kurmuş
gönüllerin cumhuriyetinde,
Kazanılası bir
farkındalıkmış meğer
Tezat iklimlerde
soldurduğum zamanlar,
Zamansız ölümlere
feveran eden aykırı kelamlar.
Şiirler örüyorum azar
azar eksilen ömrün batılına
Gizlediğim belirsizliğin
hezeyanında
Bir bir döküyorum
içimin kırıklarını.
Nidalar serpiştiriyorum
kesilen ahkâmlara
Ve aşka banıyorum
özlemimi:
Özledikçe çoğaldığım,
Günbegün azaldığım
satırlara adıyorum ömrün rotasını:
Gidip de dönemediğim
şehirlerde,
Görüp de dile getiremediğim
resimlerde
Ve adam boyu yalnızlık
biriktiriyorum
Her tokadını yediğim
güncemde
Adsız çağrışımlar
saklıyorum
Adı kayıp ülkelerde,
Bürümüş iken hüzün dört
duvar imgelerin tekelinde
Ve azıcık da savruk bir
faninin şeffaf yüreğinde.