Kalemin izi belli ki
can kırığı bir ömrün de dibe çöken tortusu ve yeniden dirilmesini umduğum ölü
beyanlarımdan arda kalan üç beş imge israfı. Öyle ya, istifledikçe ömür eşsiz
bir istila arz ediyor: yakamdan düşmeyen ve üşenmeden yazdığım onca maruzat
yine hayatın tekerine iliştirdiğim bir takoz görevi gören.
İstihbarat imleri her
daim teyakkuzda ve cebelleştiğim hayatın ikramında bir o kadar soyutlandığım
bir tutanak adeta yazmayı boykot etsem de zaman zaman ve küssem de çoğu
anlamsızlığa yine kaleme sarılıp üç beş nida atmak ve esrikli akla sığmayan
sayısız tümceyi süzüp ifrata kaçtığımın bilincinde olsam da hala ve hala umut
etmek.
Hani olur da gök
yarılır tam ortasından, hani olur da insafa gelir zaman ve başa sarar; yaşamayı
tahayyül ettiğim bir mutluluğa düşer de yolum…
Yalın ayak koşmaksa
yine o beyaz zemin tüm bedenimden muaf tutulduğum ve had safhaya ulaşmış
kırılganlığımdan muzdarip ben hala bel bağlamışken gelecek kaygımdan arınıp
an’a sığındığım naif bir dokunuş yine titrek ellerimin dokunduğu o klavyede
yanıt bulurum ihtimaline gönül verdiğim bir tedirginlik belki de…
Beyitlerde ölmek mi
yoksa tek arzusu şairin ya da kıblesi yüreğin, o dokunaklı şarkı duyulmasından
imtina ettiğiniz ama fısıldarken adını yorgun bestesinin yine yüreğin harman
olduğu ve yine yüreğin güfte bildiği…
Sancılı bekleyişler… Bir
isyan mı? Ne münasebet ve hele ki Allah katında yine sığındığım tövbe ve
şükürle ben bir yandan alt etmeye çalışırken yorgun iklimlerin rahmet
bildiğimiz sağanağına teslim olup bir yandan da yorgun kıtalara sere serpe
serpildiğimiz o güzergâhında ömrün artık hangi tufansa dibine savrulduğumuz bir
kuyuya da rahmet okurken gönül gözümüz.
Hüznü savsaklamak
sadece yazarak teselli bulduğum bir girdap belki de hüzne aykırı bir isme
yakışan bir benlik ve ruh olma umuduyla artık hangi akla hizmetse, gönül
gözümün de en yorgun nüansı ben biteviye mırıldanırken ve kimine göre
mızmızlanırken. Oysaki daha dün bir bu gün iki, demek mi kayıtsızlığın vebali
bir sarnıca sığınıp da sürekli iteklenmenin mahmurluğuna kapılıp şaşkın bir
edayla hala neyin savaşını veriyorsam kaygısı.
Dünsüz olmayı nasıl da
arzu ederdim belki de hüznü es geçtiğim bir günceye sığınıp, bir bir not
düştüğüm o istihbarat tutanağı yine gün bitiminde dertop olmuş cümlelerle efkârımı
dağıtmayı arz ettiğim ve o arz-talep dengesizliğinde aykırı bir kayıt olmam
belki de hüzne de dokunmayı ihmal etmediğim.
Belli ki yalıtılmak en
aykırı tını yine psiko-sosyal dinamiklerin de haylin etkin olduğu ve kaçsak da
yakalandığımız bir sağanak yine duygu sarmalında kani olduğumuz değil de ifade
etmekten kaçındığımız ama her nasılsa bir yüreğe sığınmak iken tek arzumuz
belki de sayısız yürek yine o katmanlarda saklı tuttuğumuz, tutulduğumuz ve
dilediğimiz…
Depreşen sayısız
denklem ve eş güdümlü kayıp özneler bir o kadar beyanat verip de hali hazırda
saklı tutulası mütecessis bir yorgunluk.
Barut yüklü öğeler
zaman zaman.
Israrcı oysa beşer hele
ki sevme ve anlama özürlüsü bir imge kadar da soyut ve uzak tutuluyorsak yine
de haddi hesabı yok onca varsayımın:
Mutlu olma şansı yüzde
kaç?
Barınan bir duyguyu
beyan etme riski nedir?
Mağlup gelmeyi kim
istedi?
Ya da es geçip her
soruyu tüm iyi niyetinizle bir bir döktüğünüz eteğinizdeki taşları ama yine de
geri dönüşü olmayan bir yola girdiğinizi de görmezden gelip, her yeni gün yeni
baştan başlamayı bir görev edinmişseniz yine de…
Yankısını duyuyor
musunuz nidalarımın yoksa kulaklarımda ütopik bir dünyanın tınısı mı teşhir
etmekte onca görünmez acıyı?
Ya da ıskalandığım
dünyada tek veryansın etme hakkı tanınmamışken ben hala gelmiş de neyin
hesabını yapıp mutlu bir mutlaklık iken ayrımında olmanın da verdiği o hüzünle,
dengi olmayan bir mizaç mı sunuyorum yine kâinatta yok olmayı dilediğim her
saniye bir yandan Yaradan’a hizmet etmenin şerefi ile hala sevgiyi ve sevmeyi
savunurken?
Yoksa varsıl bir değer
miyim belki de kanıksanan en büyük değersizlik yine atıfta bulunduğum benliğime
dokunurken hiçliğin nazarı ve aykırı bir imgeye sığınıp aykırı bir nizamda
ayrımcı bir dünyanın en sıkıcı öznesi olma hakkımı kimseye vermezken…
Neden mi?
Neyden değil de kimden
geldiği belki de hassasiyet iken en yorucu telaffuzu yine bilinmedik bir
nüansta ve bilindik beylik bir tümcede asgari müştereklerde buluşmak iken
yüreğin en mutsuz şarkısı yine içinden çıkamadığım bir hezeyanı buyur etmişken
ansızın…
Yine de güncellemek
belleği belki de tamamen sıfırlayıp hiçbir beklentiye da sahip olmadan, sahip
olduklarıma rahmet okumak kadar da çaresiz bir kelam iken yine sıdkımın
sıyrıldığı ama ayrı durmayı da beceremediğim üstelik rafa kaldırdığım
hayallerin uzantısında yine bir gölgeye tekabül ettiğim gerçeği.