Gece üzerimi örten karanlığa inat, gündüzüme misafir olan güneşi selamlıyorum. Vakitlerden çaldığım zamanı, hiç ummadığım bir anda yeniden yaşıyor gibiyim. Ertelenmiş her vakit, örselenmiş ömrümde yeniden önüme çıkıyor tüm çıplaklığıyla. Korkularıma tercüman olan masumiyetimi kaybettiğim anlarda, bulmaya zorlanıyorum. Öncesini bildiğim mutluluğumu, sonrasında da görmeyi arzu ediyorum. Tümcelerim hiç olmadığı kadar özgür. Bahtiyarlığına varıyorum sansüre uğramayan her cümlemin. Yine de korkmuyor değilim. Olmak istemediğim kişilerin suretinde kendi çehremi görmekten. Birde düşüncelerimde dahi yarım kalan fikirlerim var. Dile getirmeye korktuğum. Dile gelince ondan kaçtığım fikirlerim. Ne kadar da cüretkârlar…

 

 

 

Son zamanlarda ne vakit haber programlarına baksam, bizim için çalışan vekilleri görüyorum! Bizim için sınırsız paket kullanan vekilleri! Sahi gerçekten fakir bir ülkede mi yaşıyoruz diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Asgari ücrete zam yapmakta cimri olan devleti büyüklerimizin, memura işçiye yılda iki kere zamlı maaş için masaya oturduklarında tutumlu olduklarını gördüğüm vakit, duygulanmamak elde değil! Her biri aile ekonomisti mübarek, tabi kolay değil seksen milyonu doyurmak.

 

 

 

Gece gözüme uyku girmezken, duyduğum her şehit haberinde sabır diye diye kendimi yiyip bitiriyorum. Canım memleketimin çetin günlerden geçtiğini görmek için müneccim olmaya gerek yok sanırım.

 

 

 

Belki bir sinek vızıltısı, belki de ancak pencereyi açtığında çıkan sesler kadar önemsiz olan bir ses olsa da, buradan ağabeylerimize sesleniyorum! Ne kadar da doyumsuzsunuz? Ama biliyorum ki, yeri geldi mi tek bir insanın bile sesini duyurmasının ne kadar mühim olabileceğini biliyorum. 15 Temmuzda reisi Cumhurumuzun çağrısıyla sokağa dökülen insanların vatan sevgisi ile yeniden umut doluyorum. Madem söz milletin, onların vergisiyle israf denizinde yüzen vekillerimizin ikaza uğraması gerektiği kanısındayım. Etik değil demek yetmez. Dokunulmazlık zırhı, o insanın başka bir insanın hakkını gasp etme hakkı olmamalı.

 

Son olarak. Yazıma 2012’de hakkın rahmetine kavuşan şair Abdürrahim Karakoç’un dizeleriyle son vermek istiyorum.

''BÜYÜKLER BİLİR

Yalan dolan ile devran sürmeyi

Biz ne bilek beyim büyükler bilir

Milletin başına çorap örmeyi

Biz ne bilek beyim büyükler bilir

 

Rüşvet vermek rüşvet almak nasıl şey

Hazineden para çalmak nasıl şey

Terlemeden zengin olmak nasıl şey

Biz ne bilek beyim büyükler bilir

 

Erken palazlanıp erken ötmeyi

Değirmenler kurup baş öğütmeyi

Hele... Meydan meydan adam gütmeyi

Biz ne bilek beyim büyükler bilir

 

Anlamayız kopya nedir, asıl ne

Perde, sahne, solo, koro, fasıl ne

Üçkâğıtta erkân nedir usul ne

Biz ne bilek beyim büyükler bilir

 

Viski, votka çekip keyif çatmayı

Dansöz kucağında stres atmayı

Milleti bölmeyi, vatan satmayı

Biz ne bilek beyim büyükler bilir

 

Seyrettikçe ana-baba filmini

Hissederiz baskısını zulmünü

Lisansüstü maskaralık ilmini

Biz ne bilek beyim büyükler bilir

 

Adettir gerekmez malumu ilam

Taklide günaydın, asıla selam

Ne hınzırlık varsa hâsıl-ı kelam

Biz ne bilek beyim büyükler bilir.

Abdürahim Karakoç ''



( Yeter Söz Milletin başlıklı yazı Mecaz Adam tarafından 3.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu