Hiçliğime saklanmaksa
susarım yoksunluğun kıblesinde;
Susmaksa teamülü
yüreğin,
Fevri cümleleri de
boykot ederim,
Islah olmaz geceye
sığınırım da
Sığıntılığın
mertebesine ermiş bir güfteyken
Ölümüne severim yine
yoksunluğun hicvinde
Denk düştüğüm bir heceyi
de evlat edinirim:
Aşk tadında,
Yokluğun menkıbesinde,
Kırık sayacın ibresinde
aç bir kurda dönüşür de cehaleti
Yorgun cümlelerin.
Askıntı bir imgeye
sığınırım bu sefer,
Görmezden gelinen cahil
cesaretime biat
Konarım bu sefer bir
kumrunun bendine:
Es geçerim hüznü
ansızın,
Yok sayarım ölümü
pervasızca
Belki de
doyamadığımdandır ölümüne sevmelerin.
Ya da makber bellediğim
bir şiire sinerim
Gecenin eremediğim
vakti
Tıknaz bir silueti
giyinirim usulca,
Vebalinde ömrün,
Sonuna geldiğim
öykünün,
Yazmadığım hangi
lisansa
Fısıldarım sadece
adımın ilk harfini,
Terennüm sıkarım
şakağına bu sefer
Söktüğüm hangi rütbeyse
Avuçlarım beyit beyit,
Salkım saçak özneleri
de yorarım
Bağlı basiretimin
uğruna
Çömelirim mezar taşına
Adımı yazan o tümseğin.
Gönül koyduğum hoyrat
bir yükleme rast gerilim de
Sorarım sakilce:
Nedir senin adın?
Sorarım sormasına,
Yanarım yanmasına cahil
bir lehçede,
Dokunulmazlığında aşkın
Sır bellediğim onca
hezeyanın,
Kayıp bestelerin ilk
hecesi iken
Yazdıklarıma sanma ki
kefilim.
Şiirin Hikâyesi:
Bir yanılsamadan
geçiyor yolum,
Yorgun bir lehçede
rehin tutulmuş sırlarım var benim,
Demelerle geçti ahir
ömür;
Bir rotada sükûtu yâd
ettiğim,
Bir notada yalnızlığı
buyur ettiğim,
Cebelleştiğim iç
sesimde inkârı belki de
Defolu sevdaların
şeceresini tutarken,
Yankılara uzanan
ellerinde yorgun varlığın
Ötelemeleri mahrem
bellediğim.