Önce elimde titrek bir
serçe,
Gıyabında zevcesi yine
hükümlerin,
Hani sayısız kırık name
misali…
Belki’siz cümleler
kurmak istiyorum ve asla da bir diğer cümlenin belirteci olmayacak.
Nemalandığım duygularım
bazen bayat kraker tadında: Acıyla harmanladıkça, azımsadıkça mutluluğu ve
körelen isyanlarına rast geldiğim insan izlekleri. Mundar bir külliyet belki de
hiciv sanatında bayağı ve kırık duygularla bağdaş kuran nefrete yine duyguların
yozlaştığı biz insan ırkının günbegün dibe battığı.
Üşüdüğüm cümlelerle
konuşlu olduğum basit bir denklem aslında ansızın peyda olan ve ben zincirinde
senlere maruz kalıp hiçselleşen bir durağanlık.
Kanıt topladıkça…
Kayıt altına alındıkça
ve dökülen taşları hangi etek ise yırtmacı isyan ve şehvet ben de sessize
alıyorum iç sesimi. Merak uyandıran sırdaş bir cümleye rastlamak umuduyla
deşifre ediyorum alt yazısı kayıp bir görüntü misali, gölgelere rehin düşen
hani manifesto ise, kırağı çalan ucube bir duyguyu da ellerimle öldürme arzuna
nail olmanın getirdiği o ucube coşku.
Sefasını sürmek günün
belli ki gecenin rahmetinde gizlediğim o boş sayfayı aşkla doldurmak.
Sevdiceğim hangi
terennüm ise…
Islak kaygılarda kayıp
düşmek kadar da bonkör bir beyanat iken dip acılarına merhem niyetine şiir
sürdüğüm ve izafi bir veryansın yine kendimle cebelleştiğim her yeni gün:
Önce dilimde tekbir,
yüreğimde sızı ve gözlerim kan çanağı bir gecenin ertesi; kanattığım cümlelere
bilfiil kanmak belki de adını henüz koymadığım şu yazı başlığı artık
hasbelkader sırdaş bir imgeye düşer de yolum, demekse asla bir maharet değil ki
olmamalı da oysaki bu güne değin hangi çizelgeyse içinde adımın geçmediği-ya da
mimlendiği- ve hangi rötuş ise karakaşına kara gözüne vurulmadığım o yabancı
isyanlarda körelen beşeri farkındalıklarından uzak kime düştüyse yolum.
Sözsüz cümleler üretmek
isterdim, gibi bir kaygı iken hâsıl olan ve ben yine saklandığım o
bilinmezliğin kovuğunda ve yine peyda olan bir kelama seğirten yürek sesimin
aksanlı peltekliği noksan addedilen bir cümleye çakılmışken yüzükoyun. Cenin
vazifesi gören tüm sıfatlara sözüm ve baş kaldıran tüm zamirlere üstelik iyelik
eki vazifesi gören durağan kifayetsizlikler zincirine ve taammüden öldürdüğüm
tüm özneleri boykot ediyorum yazmakla mükellef kıldığım benliğin destursuz
gücenmelerini protesto etme istemi iken yüreğimi ferah tutan. Şimdi…
Kayıp bir zaman dilimi
oysa saniyeler evveline gömdüğüm.
Yarın…
Henüz adresine
ulaşmayan bir mektubun içeriğini nasıl bilebilirim ki?
Belki’siz cümlelere
mademki düştü yolum ve yine meylettiğim şüphecilik sendromu iken, üzümünü yiyip
bağını sorduğum… önemi var mı sizce yarından bağımsız bir an iken sahip
olduğumuz ve yine saniyeler evveline dün kaydı ile geçen?