Asılsız ihbarlardı
nakşeden gündönümünü
Kucak bellemişken,
Yüreği sancak hayli
muteber bir tınıda.
Hele ki kara kutumu
açacaklarını bildiğim
Son duraktaki rotam:
Yine soylu bir ölüme
düşmüşken yolum
Hayatın acısından
kaçmaksa bucak bucak.
Sihirli terennümler
saklı yüreğin sırrında,
Gömüldüğüm bir kisve mi
yoksa
Edindiğim mertebede
yolumun ortasında
Kâh hüzün kâh sitem
yüklü bir manifesto yine
Kıblemde serkeş bir
tını
Varlığın yokluk
şarkısı,
Kısık sesli niyazında
gecenin
Ermek bir kulenin en
tepesine:
Soyum sopum salkım
saçak
Dağılmışken ruhumun
dört yanına.
Usul çöküşler saklı
kucağında Tanrı’nın
Rahlesinde duaların
yine korunaklı dünyama
Sokmayı arz ettiğim bir
ölümlü imge
Kadar da sıra dışı
olduğumun bilincinde,
Gönülden kopan bir
nidada saklı hayat şarkım:
Usulca araladığım
kapısı yine yüreğin
Bir demde yaşarken terk
edilişi,
Görüp göreceğim esrikli
bir şarkı adeta
Benliğin perçemi.
Edinilesi bir yoksunluk
hatta
Vakur bir vecize,
Adını unuttuğum dünlere
yakaran bir gönülde
Konuşlu bir rahle aslında
Asılsızlığın güncesine
vakıf iken yeryüzü,
Yüz görümü bir neşeyi
de payidar kılma telaşı
İçin için yanıp da
susmayı beceremediğim
Artık hangi gölge ise.
Yine boyunduruğuna
sığındığım göklerin rahmete durduğu
Bir sağanakta şükre
doymadığım,
Kıyısından köşesinden
aşkı nasiplenip de
Ermeyi dilediğim en
yüce mertebeye
Duyduğum özlemde saklı
Kayıp benliğimin
saltanatı
Saklı tutsam da gözyaşımı,
Yandığıma delalet
Duyduğum her şarkı.
Niyazımsa bir şiirde
saklı
Sadece Tanrı’ya
sunumum,
Bir faniden arda kalan
bir günce kadar da
Soluksuz okuduğum
Yazmayı aşk bellediğim
ömrün
Metanet duvarı yine
Gönül koyduğum.