Hacivat ile karagöz, mahallenin kahvehanesinde oturmuş muhabbete başlarken, tüm mahalleli kahvehaneyi doldurmuş, bu gönülden muhabbetle gülümsemek için, kahvehaneye akın etmiş, tüm tabureleri doldurmuştu.
Karagöz, kahveciye gülümseyerek yüksek ses ile.
-Herkese şöyle bolca bir kahve yap, Hacivat’ımdan olsun.
Hacivat şaşkın şaşkın.
-Karagözüm daha neresi dolsun, baksana kahvehane ağzına kadar dolu, nasıl daha dolsun?
Herkes hafiften gülümsedi, pür dikkat onları izliyorlar ve dinliyorlardı.
-Hacivat’ım, kahveler senden olsun dedim.
-Bensiz yine mi yemek yedin, utanmadan birde söylüyorsun.
-Ben kahveler diyorum, ya sen ne diyorsun?
-Ben mi bunca insanı davet ediyorum? Senin aklında zorun var karagözüm.
-Sen yanlış anlıyorsun demiyorum ben davet.
-Üçümüze mi çıktı servet, üçüncü kim karagözüm? Bu konular böyle ortamda konuşulur mu?
-Ben ne diyorum yine sen ne diyorsun! Hayır demiyorum öyle
-Utanmaz'a bak benimle yolunu ayır diyor, ne zararımı gördün sen?
Hacivat ayağa kalkarak, Karagöze iki tokat atar
-Al sana ayılıma bayılma al sana…
Kahve hane gülme krizine girdi, evlerin pencereleri bu gülmenin yüksek sesi ile açılarak, yine Hacivat ile Karagözün muhabbetinin olduğu bir daha tescil edildi.
-Aman Hacivat’ım bana yazık değil mi, bari vuruyorsun bu kalabalık içinde vurma.
-Bak birde yanımda durma diyor, kalkıyorum o halde ben.
Karagöz telaşlandı, ayağa kalktı, Hacivat kalkmasın diye müdahalede bulundu.
-Dur Hacivat’ım, durma değil vurma diyorum vurma.
-Kimin elinde zurna?
Gülmeler yine kahvehaneyi mahalleyi sardı.
-Zurna değil Hacivat’ım açıktın mı diyorum.
-Evet karagözüm evet acıktım.
-Hay ağzına sağlık Hacivat’ım en sonunda anladın.
-Sen beni ne sandın Karagözüm, sen beni anlamaz sandın ama yolda kaldın.
- Kapattık perdeyi eylemedik viran, Kul Mehmet’in kusuru varsa af ola, devamı derseniz hele bir yarın ola.
Mehmet Aluç/Kul Mehmet