İflah olmaz dünlerimin
yengisi var derinde,
Delip geçenlerin özlemi
olsa da beyhude
Ve bir de demediklerime
kefil olduğum
Satırlara özlemim var,
Boğulmaların göreceli
sağanağında,
Küpeştesinde yüreğin
ağdalı söylemlerin de
Beratını vermişken
Tanrı,
Kudretinden nasıl ki
sorgu sual olmazken…
Densiz bir cümle farz
et beni:
Öyle ya, toynak bir
kelamda,
Çetrefilli bir yüklemde
Saklı tuttuğum benliğin
tezahür eden gölgesine
Kondurduğum son busede,
Kanatlanan yüreğin de
penceresinde
Seken serçe misali,
Ömür de sekmelere dair
bir terennüm nasıl olsa.
Tanımsızlığın
seyrindeyim
Bir de eremediğim
mertebenin hazin çağrısı:
Dengi dengine çığırtkan
kuş misali
Bir nebze de olsa
tünemeyi dilediğim o sevda masalları:
Hani kayıp güzergâhımın
çıkış noktası
Yine kerelerin
kereveti,
Densizliğimin seyri
belki de;
Nazarında yarım bir
güfte,
Debelendikçe dibe çeken
yüreğin sitemi.
Arz ettiğim ne ilk ne
de son;
Yalıtılmışlığın kebiri
mi yoksa
Şeceresi kayıp o günce:
Malumatım yok,
dercesine varlığın tınısı,
Yoksun kılındığım bir
sevdanın da
Müptelası iken;
Ezkaza;
Engininde debdebeli
ömürlerin;
Kıyısında ölümün;
Yankısı olsa olsa iç
sesimin
Bilfiil konuşlu
boşluğa;
Birazdan tehir ettiğim
mutluluğa
Resti çekmişken evren;
Gönül gözümden hallice
be kâfir,
Sükûtun dillenen
niyazına da yüz sürüp
Çekileceğim köşeme
günün yirmi beşinci saati.
Hayli patavatsız bir
iklimim belki de;
Sağalttığım kadarıyla
acıları;
Gölgeleri de kovmanın
verdiği huzuru
Bir de kayıt altına
alınsa şu yüreğin maruzatı
Çat kapı gelmeden son,
Varlığıma dirayet
yükleyen bir kelamda
Yanık sesi onca
özlemin.