Zan altında tüm
hükümler,
Zannımca tekelindeyim
aşk denen rüyanın:
Bir yürekte saklı bir
de el yazımda
Naif bir tını
zikredilen,
Gölgelerden uzak
benliğin en derin acısı
Yine kerameti kayıp bir
imgede,
Satılmış bir cümlede
Hele ki o kaygan
zeminde
İfrata kaçmış aşkların
kehaneti.
Bir dirlik bir de yok
bildiklerim;
Suretimde her daim
çökkün bir tebessüm
Kan(a)dığımsa yalan bir
arya,
Arındığım artık hangi
yürekse
Yine Mevla’mın
sunumunda açtığım o rahle:
İklimler biriktiriyorum
sayfaların cüretine yenik mizacım,
Sarıp sarmaladığım
ölümlü hükümlerin de
Erdiği mertebe.
Sandıkça sandığa
tıktığım ne çok delil;
Zannımca yalan olsa da
kulağıma gelen
İnanmayı her dem
maharet bildiğim.
Geçitlerde kaybolmak bu
olsa gerek
Hatta yolun karşı
pervazında çarpıştığım muteber
Bir gönül:
Açık mı kapınız, demeye
meyyal bir kâfir
Densiz yüreğin de
mademki kalmadı mecali
Ölümüne sevip
gömdüklerim,
Hüznü küredikçe,
Sarmalında teğet
geçtiklerimin de hicabı
İle yüklüyüm.
Kerelerden geçtim
geçeli,
Senli benli cümleleri
unuttum unutalı
En saygın lekesiyim
merhum aşkın,
En diri heceyim de işin
aslı,
Karalara bürünmüş cahil
benlik;
Beyazdan nasiplenmiş
olsa keşke dediğimse
Gün gibi aşikâr bir
söylemde:
Yine su akar bulur
yolunu kehanetinden arakladığım
Bir name tadındayım bu
gece.
Sevdikçe dirileceğini
umut ettiğim ölü doğmuş çocuklarım
Her bir şiir yine kanatlarımda
kırık bir yürek sesi
Her dem vakti,
Her densiz kelamda
ramak kalmışken mutlu sona,
Ya, cebelleştiğim
münafık ritmi
Hayat denen perdenin de
tek yolcusu:
İhanet kadar sıradan,
Elem kadar dokunan usul
usul,
Ahengini içtiğim bir
şarkı kadar da uysalım bu gece.
Satılmış şiirlerin
paslaşan aryalarında
Gönül rotamın da
girizgâhında ölmeliyim
En derin hüznü milat
bilip
En sığ yürekten dahi
kovulup
Rahmetin kapısına
dayandığım
İlahi Aşkın
dinginliğine bandım hüznü.