Büyütmeliyim ama önce
yalnızlığımla uzlaşmalıyım,
Has bel kader
tetikleyen hüznü
Dirilen ölümü
gömmeliyim canlı kehanetlerin dibine,
Dibi tutmuş gölgelere
sitemim
Bir de çalıntı
aşklarına evrenin.
Sihirli bir kupleyim:
Sinirli bir levrek
kadar sakin mi olmalıydım?
Ya da alçısı ölü
hayallerin;
Sağımda sağdıcım bir
tebessüm
Solum hepten yaralı bir
kuştan mütevellit.
Adını koyamadığım
duygularla çıkıp da yola,
Her yol ayrımında yine
temize geçtiğim dünlerim:
Takılı plak gibi her
bildirgem;
Temennisi niyaz tadında
bir fani,
Bir de beşeri aşklara
selam çakıp
Devindiğim gök kubbemde
O’na kavuşma azmim…
Gölgelerimle barışık
olsam keşke,
Hafif meşrep bir
yoksunluk bazı bazı
Bir de kerevete çıkan
nefretin sihirli titri
Yine insanların dilinde
sitem,
Yoksunluklarım kimine
göre sayısız ikilem.
Kırık bir cam(n);
Yaftalanmanın tadı mı
ne bunca hengâme?
Diri bir kimlikle ölüyü
oynadığım
Cehennem bekçisi
imlerin de seyrinde
Yazmadığım hangi şiirse
Büklüm büklüm yüreğin
rahminde,
Fazlasıyla soyut bir gözyaşı
yine akıtmadığım,
Seyrinde kayıp bir
reveransla
Elimi eteğimi çektiğim
dünya pazarı.
Şimdi deseler ki,
demekten yorgun;
Kanıp da içerlediğim
İçimde biriken
cümleleri doğurmak adına
Her satır başında
beklerken heyecanla bir sonraki kehaneti:
Yılmalıydım belki de
Hatta yıldım mı ne…
Zamansız düştüğüm hangi
aşksa,
Sakıncaları yine
yüreğin çalan eski bir şarkı:
Kayıp yıllarımın
rahminde küçük bir çocuk
Kaybolmalara
doymadığım,
Doysam da yeniden
acıktığım o iç çekiş;
Tek cümleyim sair
hecede kayıtlı olsam da
Fi tarihinde öldürdüğüm
fahiş düşlerim,
Göz bebeğim ne çok
sevdiğim
Ne çok da sevilmediğim
aşikâr,
Asil bir gölgeden
asılsız bir benliğe terfiim
Şu şiir pazarında
hangisine yansam, bilemedim…