Rüya gibi
Ağarırken tan yeri ufukta yavaş yavaş,
Başlar saklı bahçemde, tatlı naif bir telaş.
Düşerken ahenk ile damlalar tıpır tıpır,
Yağmur buseleriyle yapraklar kıpır kıpır.
Bülbüller sahne almış, yükselmekte sesleri
Nasıl bir sevdadır ki, tükenmez hevesleri.
Güne yeni başlayan goncalarda eda naz,
Kendilerinden emin, güllerse pek cilvebaz.
Arz-ı endam eylemiş lalelerde zarafet,
Yürekleri hoplatan sarılar tam bir afet.
Hanımeller coşkulu, neşe dolu sarmaşık,
Sarılmış duvarlara, sırnaşık mı sırnaşık.
Mis kokular yayarak, açılmış salkım saçak,
Bu kadar hava atmak, şebboyda olur ancak.
Papatyalar alımlı, rengârenk bezenmişler,
Menekşeler kesmemiş, nergise özenmişler.
Karanfiller sessizce, gözleri
yolda, bekler,
Hele bir yağmur dinse, üşüşür kelebekler.
Çeşit
çeşit ağaçlar, erik, kiraz, ayva, nar,
Çiçekli
dallarına tünemiş mahmur kuşlar.
Geceden
kalma cırcır gizlenerek kuytuya,
Kukumav
kuşlarıyla dalmış derin uykuya.
Ahşaptan
pergolada, yine ahşaptan sıra,
Masadaysa
şekerlik, bardağın yanı sıra.
Kaynayan
semaverden çıkan duman ve buğu,
Sis
gibi dalga dalga, doldurmakta boşluğu.
Sessiz,
sakin bir gölge, etrafı seyre dalmış,
Böylesi
güzelliğe mest olup, hayran kalmış.
Gerçeklerden
yorulup, sığındığı bu dünya,
Aslında
biliyor ki, gördüğü hoş bir rüya.
Ancak
hayal de olsa, ben yine de seçerdim,
Bir
anlık huzur için her şeyden vaz geçerdim?