Sivri dikenleri göğün tebessüm etti:
Koptu yaygara akşamüstü,
İsin nemi, aç kurdun laneti:
Döşendi yol,
Yatak döşek hanidir mahremin
kerameti.
Akılsızca tünedi insan,
Kırık dalların hezeyanı örtüledi
hüznü,
Kifayetsizlik başım gözüm üstü
Bir kelamda sırıtan şiirden
arakladığım
Artık hangi dize ise,
Yine muteber bir teyakkuz şairin
demi.
Hamdolsun, demezken
Sığındığımız yer gök mü yoksa biz mi
Çıkarken isyanlarımız arş-ı alaya?
Hâşâ, demektense ölen iblisin,
Kaynadıkça derinde nefsin aczi yeti.
Karadan mütevellit bir kanaviçe;
Selamdan ırak olur mu andığım her
sure?
Kıblemde yorgan döşek,
Titrimde yoksun kılındığım
Dost kılıklı safi zihniyet.
Anlatsam derdimi, dermanım hani
nerde?
Taşıma suyuyla yaşatıyorum ilah
aşklarımı,
Sehven ihanet, diyenlere inat
Köreliyorum ölümün dingininde bir de
Rahleye kuruluyor benliğim;
Ellerimde is, kerameti nefsin ve
O arsız fısıltılar;
Boyalı kadınlar ürüyor
Aklımın üryan köşelerinde;
Boyutlarımı boyuyorum
Gökkuşağından arakladığım dingin
tebessümlerle.
Kalıbının adamı hangi teranede
gizlenmiş?
Hangi sureyi ezberlememiş de kurda
kuşa yem olmuş
Ölü kadın?
Hangi çocuğu kilitlemiş körelmiş
vicdan?
Sazında ilham şairin;
Kambersiz düğün misali
Edimi yürek burkan onca isyan
Yine aşka delalet şiir başlarında
Kılıfına geçirilmiş şehir efsaneleri.