KISMETSE  GELİR  HİNTTEN  YEMENDEN---KAZA  GELİYORUM  DEMEZ---AKACAK  KAN  DAMARDA  DURMAZ.

Buzdolabına  baktığımda  meyve ve  sebzenin  tükenmiş  olduğunu gördüm.  Kendi  kendime  ''Varsın  olsun.  Şuradan  belediye otobüsüne  atladığım  gibi doğru  Perşembe  pazarına  gider  alırım  bir  şeyler''  Diyerek  üzerimi  giyinip,  elime  pazar  çantasını  alarak evden  dışarı  çıktım. 

Çok  az  bir  bekleme  sonunda  belediye  otobüsü  geldi.  Normalde  pazar  yeri  ile  benim  evin  arası  en  fazla   beş  yüz  metre  ama  o  beş  yüz  metrenin  neredeyse  tamamı  oldukça  dik  bir  yokuş. O  sebeple belediye  otobüsü  ile  gidiyorum  bir  hayli  dolaştırsa  da.

Yaklaşık  on beş  dakika  sonra  pazardayım.  Ama  o  da  ne?  Pazar  kurulmamış.  Allah  Allah... Bu  gün günlerden 10  Ağustos  Perşembe.  Bayram  değil,  seyran  değil. Bu  pazar  niçin  kurulmadı  ki? 

Pazar  yerinde  sokağın  hemen  başındaki  tahta  bir  barakada  her  zaman  ıvırzıvır  satan  biri  vardır.  Adam  beni  elimde  pazar  çantasıyla  görünce  garip  garip suratıma  baktı.  Ben  de  ona  baktım.

- Ya  hemşerim  bu  gün  bu  pazar  neden  kurulmadı  ki?  Bir  durum  mu  var?

Adam  daha  da  afalladı.

-Hemşerim !  Burada  Pazar  perşembe  günleri  kuruluyor.

-İyi  ya  işte.  Ben  de  onu  soruyorum.  Bu  gün  neden  kurulmadı?

-Bu  gün  günlerden  Çarşamba  da o  sebeple  kurulmadı.


Haydaaa.  Perşembe  diye,  Çarşamba  günü  pazara  gelmiştim.  Neyse...Olan  oldu.  Boş  pazar  çantasıyla  eve  dönmek  olmaz.  Bari  şu  köşedeki  marketten  alayım  bir  şeyler.  Evde  hiç  sebze  meyve  yok...

Ümraniye  Merkeze  giderken  önünden  belki  de  bin  kez  geçmiş  olduğum  ama  hiçbir  zaman  ''  Şurada  durayım  da  birşeyler  alayım''  diye  içine  girmediğim  markete  girdim.  Sebze  ve  meyve  ile  başka  bir  iki  ihtiyacı  alıp  marketten  çıktığımda  aklıma  gelen  şu  oldu:

Bir  insanın  nasibi  mutlaka  bir  şekilde  Allah  tarafından  o  nasibin  sahibine  ulaştırılıyordu.  Öyle  ya  hayatımda  hiçbir  zaman  girmediğim  o  markete  beni  yönelten  başka  ne  olabilirdi  ki?  Benim Perşembe  diye evden  çıkmam,  pazar  yerini  bomboş  görmem  ve  bunun  üzerine  bu  markete  girmem  boşuna  değildi.  Marketçinin  o  günkü  nasibinin  bir  kısmını  ben  ona  ulaştıracaktım  ve  ulaştırmıştım.

Marketten  çıktığım  anda  belediye  otobüsü  hızla  önümden  geçti.  Bu  demek oluyordu  ki  ya  bir  saat  bu  marketin  önünde bir  dahaki  belediye  otobüsünü bekleyecektim,  ya  da  eve  yürüye yürüye  dönecektim.

Marketin  önündeki  yoldan  yüz  metre kadar  düz  yürüdükten  sonra  soldaki  ara  sokağa sapıp  üçyüz  metre  kadar  yürüdüğüm  takdirde  bizim  eve  ulaşmam  mümkündü.  Eh  yokuş  yukarı  değil de  yokuş  aşağı  ineceğime ve  de  uzun  zamandır  bir  yürüyüş  yapmadığıma  göre  neden  olmasındı  ki?

Başladım  yürümeye...Soldaki  ara  sokağa  girdim.  Yokuşun  tam  başındayım...Aman  Allahım. Bu  nasıl  bir  yokuş  böyle.  Mübarek  doksan  derece  dik  desem  pek  mübalağa  olmayacak...

Bir  taraftan  tırsıyorum  yokuşun  dikliği  karşısında,  öte  taraftan  ''  Oğlum  Sami.  baksana  insanlar  bu  yokuşta  bir  sürü  apartman  kurmuşlar.  Her  gün  buradan  inip  çıkıyorlar.  Sen  de  inersin  evelallah'' Diye  kendime  cesaret  veriyorum.

Daha  ilk  adımımı  atmıştım  ki bir  telefon...Kardeşim  Naci  arıyor.

-Abi  sana  gelm,ştim  ama  evde  yoksun.  Nerelerdesin?
-Ben  Perşembe  Pazarının  oradan  eve  doğru  geliyorum.  Burada  nüthiş  bir  yokuşun  başındayım.
-Az  bekle.  Kıpırdama ,  motorla  gelşp  seni  alayım.
-Yok  yok  sen  eve  git.  bahçede  Beni  bekle.  ben  yavaş  yavaş,  inşallah  düşmeden,  bir  yerlerimi  kırmadan  inerim  bu  yokuşu.
-Abi  bekle  yahu.  O  yokuştan  inemezsin  sen. Durduk  yere  iş  çıkarma.
-Merak  etme  sen.  İnmeye  başladım  bile.
-Tamam ben  de  geliyorum.  Sen  bana  yerini  tam  tarif  et  bakayım

Ben  ve  yer  tarifi...Biradere  bulumduğum  yeri  tarif  ederken  bulunduğum  sokağın  adını  vereceğime  onların  oturduğu  kısımdaki  bir  sokağın  adını  vermişim (  Bunun  hiç  farkında  değilim )  Birader  de  kendi  mahallelerine  doğru  yönelmiş  tabii  olarak.

Neyse  efendim..Yokuştan  tıngır mıngır  iniyorum  yavaş  yavaş...Adım  adım...Daha  doğrusu  santim  santim.

Allah  Allah...Oldukça  dik  yokuşun  neredeyse  sonuna  geldim  ama  pazar  arabası  sık  sık  elimden  kayıyor.  Zaptetmekte  zorlanıyorum.  Oldukça  yoruldum.  Şu  evin  önünde  az  soluklansam  mı  ki?  Yok  ya  en  fazla  yirmi  adım  kaldı  yokuşun  bitimine.  Son  bir  gayretle  ben  bu  yokuşun  tamamlarım  arkadaş !  

Evet...Kaza  geliyorum  demiyor  bizzat  geliyordu.  Pazar  arabası  yine  elimden  kaydı.  Onu  tutayım  derken  bu  sefer  dengemi  kaybettim  ve  bütün  vücudumla  yere  yapıştım.  Yani  neticede  yokuşun  sonuna  yatay  bir  vaziyette  de  olsa  ulaşmıştım.  Kalkayım  derken  bir  de  o  sıcakta  nereden  buldularsa  yolun  o  kısmına  dökülmüş  olan  sabunlu  suya  basarak  bir  daha  yere  paıştım  ki  bu  sefer  çeneyi  dahi  kaldırımla  bütünleştirdim. 

Velhasılıkelam  kaza  bütün  haşmetiyle  gelmişi  her  iki  dizim   ve  çenem  kanamaya  başlamış,  gözlüğüm  çizilmiş,  ayağımdaki  pantolon  yırtılmıştı.

Halime  ökğz  gibi  bakan, yanımdan  arabalarıyla  basıp  giden  hemcinslerimin  aksine  bir  kaç  kadın  ve  genç  kız  koşa  koşa yanıma geldiler.  İki  genç  kız  beni  ayağa  kaldırmaya  çalışırken  bir  kadın  kağıt  mendille  çenemden  akan  kanı  siliyordu.  

Ben  yerde  öylece  uzanırken  kardeşim  aradı.

-Abi  neredesin:  Bulamadım  seni.  Yokuşu  inebilidin  mi?
-İndim  indim  merak  etme.  Yatay  bir  şekilde  de olsa  inebildim.  Bizin  evin  yolundayım  şimdi.  Sen  acele  gelmeye  bak.  Haşat  vaziyetteyim

Neyse..Birader  geldi, evimize  vasıl  olduk.  

O  günü  Perşembe  zannetmem  üç  deyimimize  birden  konu  olacak  bir  bir  hikaye  çıkardı  ortaya.

1- Kısmet  ise  gelir  Hintten  Yemen'den,  kısmet  değil  ise  ne  gelir  elden.
2-  Kaza  Geliyorum  demez.
3-  Akacak  kan  damarda  durmaz...Evet,  o  gün  akacak  kanım  varmış  ve  bu  kan  damarda  durmadı.

Şimdi  mi?  

Şimdi  her  iki  dizimde  de  yaralar  olmakla  birlikte  şükür  öyle  kayda  değer  bir  hasar  yok.  

( Kısmetse Gelir Hint'ten Yemen'den---kaza Geliyorum Demez---akacak Kan Dam başlıklı yazı Sami Biber tarafından 15.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu