Gayet  Net  Muhabbetler--8. Bölüm--


O gece sabahı nasıl ettim ben de bilmiyorum. Gün ışıyıncaya kadar gözümü kapatıyorum aynı rüya , açıyorum yine aynı rüya. Aslında rüya değil tam anlamıyla bir kabus.

Mualla ile ben nikah masasındayız. Aynen daha önceki rüyalarımda olduğu gibi…Sorular, nikah defterini imzalamalar hatta ayağa basma olayına kadar her şey mükemmel. En sonunda nikah memuru ‘’ Gelini öpebilirsiniz ‘’ diyor, ben de gelinin duvağını açıyorum. Aman Allah’ım… Karşımda kim var biliyor musunuz? MEDUSA…

Bilenler bilir ya bilmeyenler için yazayım. Beyaz sakallı dedenin bazı rüyalara girerek aşk badesini elinden içirttiği yeni bir sevgili değil Medusa…Saçlarının her bir teli yılan olan ve göz göze geldiği insanı taşa çeviren antik Yunan’daki yer altı dünyasının ünlü canavarı…Ona korkunun tanrıçası diyen de var ama mitolojiye göre ölümlü.

Aksi gibi çocuklar da evde yok. Bir de berbat rüzgar esmez mi? Üstüne üstlük gök gürlüyor, şimşekler çakıyor, o yetmezmiş gibi elektrik de kesilmez mi? Korkudan sekte-i kalpten ve de mok yoluna gideceğim.

Büyük oğlanı aradım telefonla.

-Alooo..Ya oğlum mumlar neredeydi? Burada elektrikler kesildi de?
-Baba evde mum yok. Hem sen bu saatte ne diye ayaktasın? Yatıp uyusana.
-Oğlum uyuyacağım da rüyamda Medusa’yı görüyorum hep.
-Senin manitanın adı Mualla değil miydi? Yoksa yeni manita mı yaptın kendine?
-Yav oğlum ne manitası…Medusa bir tanrıça…
-Afrodit gibi bir şey yani. İyi ya daha ne istiyorsun. Sarıl yat.
-Oğlum bu bildiğin gibi değil…Saçları yılan…
-Yılan gibi karı desene…Helalsin be babam.
-Babanın avradını e mi eşşeoğlu eşek.

Sonra öteki veledimi aradım. Yani Bu hikayeye başlamama neden olan iki nolu oğlum Tuğrul’u

-Alooo oğlum elektrikler kesildi burada. Bu cep telefonunun zamazingosu nasıl el feneri oluyordu?
-Yav baba yat yattt. Bu saatte hâla oturuyor muydun netin başında?
-Oğlum yatıyorum da korkulu rüya görüyorum hep.
-Sadece korkulu değil sanırım biraz da kokulu rüya ha?
-Yav biriniz de şöyle adam gibi konuşsanız dişimi kıracağım ha?
-Anaaa senin kırılacak dişin var mıydı? Haa haaa haaa
-Ulan eşek sıpası. Senin o kaynananı e mi?
-Anasını seeen aaal kızını daa beeen…Arabaya sen bin babam faytooona ben amannnn faytooona beeen.
-Naaahhh sana Alev…Ulan ben alacam Mualla’yı sana da bir adet ayva sunmazsam adam değilim. Oturur bol bol yersin hergele.
- Vatandaşın biri karısının gözünü morartmış. Kadını hastaneye alıyorlar…Ben kapatıyorum. Sana tatlı rüyalar.

Tuğrul’la konuşma bittikten sonra mecburen yatağa uzandım. Yorganı kafama çektim öylece uyumuşum artık.

Sabahleyin veletlerin işten gelmesi ile uyandım tekrar. Bu gün çok büyük bir gün olacaktı. Benim mahdumlar sabaha kadar nöbette oldukları için hemen yataklarına girdiler. Ben de yemek, bulaşık, ütü, tıraş, banyo filan derken saat on buçuk filan oldu. Hemen giyinip Pastaneye gittim. Aylin Hanım söz vermişti ‘’saat on birde gelirim’’ diye. Onu beklemeli ve fikrini almalıydım Mualla gelmeden önce.

Saat tam on birde, ne bir saniye önce ne de bir saniye sonra Aylin Hanım geldi. Yalnızdı.

-Oh oh ohhh Maşallah Sami Hocam. İki çekirdek, bir dirhem olmuşsun.
-İki dirhem bir çekirdek yani.
-Yok yok sen iki çekirdek bir dirhem olmuşsun. Ne bu halin yahu? Dur bir tansiyonuna bakalım senin? Rengin benzin sapsarı.
-Yanımda bir de tansiyon aleti getirdim deme.
-Getirdim valla…

Getirmişti gerçekten de…Ve de resmen baktı tansiyonuma. Her şey normaldi Allah'tan. ’’Ah Aylin Hanım ah ‘’

-Sami Hocam ben içeride oturayım, siz de dışarıda oturun olmazsa. Sigara içiyorsun ya o bakımdan. Ben içeriden çaktırmadan bakarım Mualla Hanım’a
-Tamam olur.

Neyse efendim uzatmayalım. Saat on ikiye kadar beş tane minibüs geldi durdu pastane önünde. Ben tabii ki ağaç vaziyetinde bekliyorum. Nihayet altıncı minibüs Mecnun'un Leyla’sını getirdi. Getirmesine getirdi de yanında bir kişi daha var. Daha önce simit sarayında gördüğüm virane.

Mualla ve yanındaki tarihi eserle tokalaşıp onları bir masaya oturttum. Lafa nasıl gireyim diye düşünürken Mualla söze girdi.

-Tanıştırayım efendim…Annem.

Ben gayri ihtiyari ağzımdan kaçırdım.

-Yani bir tarihi eser?
-Anlamadım?
-Yani efendim bir şaheser dedim.

Müzayede ürünü teyze de lafa girdi.

-Hüsn-ü teveccühünüz muhterem muallim efendi. Zat-ı âliniz de çok âl-i cenapsınız. Zamanımızda sizin gibi zürefa çok nadir bulunuyor.

Yok, yok yanlış anlamayın kadın bana zürafa demiyor…Zürefa, zarif demektir Osmanlıcada. ‘’ Ne kadar asil ve aristokrat bir bayan’’

-Çok teşekkür ederim hanımefendi. Beni onore ettiniz.
-Nazik davetiniz için çok teşekkür ederim. Ne kadar mes’ut ve bahtiyarım bilemezsiniz.
-Ah sormayın efendim bendeniz dahi bir o kadar mes’udum. ( Kadına yalakalık yapıyorum ki kızını vermekte zorluk çıkartmasın )

Mualla’nın konuşmasını istiyorum lakin annesinden fırsat olmuyor ki. Ona döndüm.

-Siz nasılsınız? Beni nasıl buldunuz bakalım?
-Ay çok kolay oldu valla. Buraları biliyordum zaten.
-Onu demiyorum. Yani görüntü olarak nasıl buldunuz?
-Ne diyeyim bilmem ki? Kelle - kulak yerinde maşallah. Siz bizi nasıl buldunuz peki?

Hem kelle - kulak’’ hem de ‘’biz ‘’ canımı sıktı. Konuyu değiştirmek için usulen sordum:

-Size ne ikram edeyim? Ne alırdınız?

Antika teyze atıldı.

-Ben bir kapiçino alayım.
-Ya siz? ( Mualla'ya  soruyorum. )
-Ben müsaadenizi isteyeyim. Siz baş başa konuşun. Zaten mesele üç aşağı beş yukarı halledilmiş durumda. Yapacağınız iş annemi razı etmek. Benim açımdan işlem tamam tatlım.
-Ama…
-Dedim ya şekerim benim bir itirazım yok. Sen ve annem razıysanız tamamdır.

Mualla kalktı. Sap gibi kalakaldım antika teyzeyle.

-Yiyecek bir şeyler de alır mıydınız?
-Bir dilim fıromboazlı pasta bir kaç tane de profiterol reca edebilir miyim?

Yav sen reca etmesine edersin de ben nasıl tekrar ederim . ‘’Bunlar da ne lan böyle?’’

Kalktım ve bizim Rizelilere yanaştım. ( Pastane çalışanlarına yani )

-Hocam buyur. Ne istemiştin?
-Yav bir şeyler istiyorum ya ah bir de adlarını söyleyebilsem.

İşte o anda Aylin Hanım yetişti imdadıma

-Bir dilim fromboazlı pasta, üç tane profiterol bir de cappicino istiyor. Kendisine de bir maden suyu.
-Hay Allah razı olsun Aylin Hanım. Sen olmasan hayatta söyleyemezdim. İyi ki duymuşsun konuşmalarımızı. Lakin ben maden suyu istememiştim.
-Sen yine de iç hocam. Sanırım bir kazık yemek üzeresin. Hazmı kolaylaştırır.
-Ya ne kazığı Aylin Hanım? Her şey yolunda.
-Sen şimdi bu meza-morto ( yarı ölü ) ile mi evleneceksin yani?
-Yooo onu da nereden çıkardın? Ben o demin giden Angelina Joly ile evleneceğim.
-Hocam daha artistleri bile tanımıyorsun. O kadın sarışın bir kere…Sen hiç sarışın Anjelina Joly gördün mü? Kadın Nicole Kidmann’a benziyor aynen.
-Anaaaa…Doğru ya..Bu güne kadar Hep Ancelina Joly dedim kadına…Valla sen haklısın. Neyse ben siparişleri götüreyim. Teyze beklemesin.

Tekrar teyzenin yanına geldim.

-O kadın kimdi ?
-Hangi kadın efendim. Ben burada zât-ı âlinizden başka kadın göremiyorum.(Yalakalığa devam tabii ki )
-Hii hii hii Ne kadar da tatlı dillisiniz öyle. Çok sevdim sizi.
-Ben de sizi çok sevdim. Umarım aynı muhabbeti kızınız da bana gösterir.
-Gösterir efendim gösterir. O kimlere göstermedi ki?
-Başınızdan çok evlilik geçti sanırım.
-Amaaannn boş verin. Eski defterleri açmayalım.
-Haklısınız efendim. Kurcaladıkça b.ku çıkıyor zaten. Buyurun yiyin.
-Anlamadım?
-Yani efendim pastanıza el sürmediniz buyurun yiyin dedim.

Daha sonra bizim teyzenin gelmişini , geçmişini , tüm sülalesini, yedi göbek ceddini, tanıdım. Sadece ve sadece Mualla’dan bahsetmedi. Onun dışında herkesin ne yiyip içtiğinden, nerede oturduklarına kadar; Kaç çocukları olduğundan , mal varlıklarına kadar her şeyi anlattı. Tam bir saat… Sonunda dayanamadım.

-Hanımefendi artık şu dest-i izdivaç konusuna girsek ha?
-O iş tamam efendim. İşi uzatmaya gerek yok. Yarın gelin bize nişan mevzuunu konuşalım. Hiç merak etmeyin ben öyle fazla bir şey istemeyeceğim sizden. Bir alyans yeter de artar. Hatta öyle kalabalığa da gerek yok. Kendi aramızda yaparız nişanı.
-Peki usulen bir arkadaşım gelse kız istemeye?
-Hii hiii hiii. Ay bu yaştan sonra…Eh madem öyle istiyorsunuz öyle olsun. Ben size adresi vereyim. Yarın öğleden sonra gelirsiniz.

Kaynana değil lokum mübarek lokummmm. Dayanamadım artık. Kalktım o ütülük yanakları adeta yaladım.

-Ayyy ne yapıyorsunuz öyle millet ne der?
-Amaaannn ne derlerse desinler. Ben sizi çok sevdim. İçimden geldi.

Tam biz böyle sarmaş dolaş vaziyetteyken Mualla geldi.

-Oh oh maşallah. Bakıyorum anlaşmışsınız.
-O kadar harika bir anneniz var ki. Nasıl sevdim, nasıl kanım kaynadı anlatamam. Yarın geliyoruz yüzükleri takmaya tamam mı?
-Dedim ya siz anlaştıktan sonra benim için no problem. Valla çok sevindim . Oh beee üzerimden bir yük kalktı. Annemle anlaşabileceğinizi sanmıyordum.
-Aman efendim o da ne demek. Ben bayıldım annenize.
-Eh o zaman iş tamam demektir de Alev’i ne yapıyoruz?

Teyze atıldı.

-Önce büyükler.
-Bak annen ne kadar doğru söylüyor önce büyükler.
-İyi madem. Önce büyükler olsun.

Teyze ve Mualla’yı yolcu ettikten sonra hemen Aylin Hanım’ın yanına gittim.

-Eeee Aylin Hanım. İşlem tamam. Pazar günü istiyoruz. Nasıl buldun Mualla’yı?
-Valla Hocam ne diyeyim. Ben pek anlamadım.
-Neyi anlamadın?
-Pazar günü Mualla’yı mı isteyeceğiz yolsa annesini mi?
-İlahi Aylin Hocam. Sen şimdi o meza-mortoyu bana layık mı görüyorsun? Aşk olsun. O, gelinin annesi yahu.
-Sami Hocam ! Mesele liyakat meselesi değil. Ben sana kraliçe Elizbeth’i bile layık görmem ama ne bileyim içimde bir kurt var.
-Ya bırak şimdi kurdu tilkiyi. Bak pazar günü kız isteme olayından kaçmak için söylüyorsan çok kırılırım.
-İyi madem Pazar günü ak göz, kara göz çıkacak ortaya.
-O göz değil ya neyse. Önemli olan beni kırmaman. Çok teşekkür ederim. Pazar günü komutanımla birlikte saat on dört gibi buradan çıkarız okey mi?
-Okey ama yarına kadar içimdeki kurt beni yiyip tüketecek.
-Kurt değil o kedidir kediiiii.

Yoksa kurt muydu? Eh onu da yarın öğreneceğiz artık. 

( Gayet Net Muhabbetler--8. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 6.11.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu