Palazlanan ışık nüksediyor;
Bir ram bir rem…
Sakin mizacında ölümün
Dokunuyor ellerim sarkaca:
Boyunduruğunda olduğum ne ise
Düşsün yakamdan.
Beyaz yakalı adamlar sevse yürekten
Mavi yakasında acının kaşıdığı elem
Bir de düşlerinde hezeyan,
Yüreklerinde de fevri bir kelam
İnsan olmanın adını değil de
Şanını değiş tokuş ettiği
Bayat bir ferman…
Yine kirli ellerinde çocuğun
Sokakta yaşamayı görev edinmiş,
Adında neden dokunaklı bir sokak
ismi?
Neden hüzün bu denli ele geçirir
Söylenmemiş yalanları?
Abla, diyor usulca,
Ablak yüzünde gölgeli sıfatların
Dediği değil de demediği yara içimde.
Susuyorum ve büyüyor egom
Gölgeler paye verirken sessizliğime:
Aç olması mı mühim açıkta kalan ne
ise
Onun mu örtmeli üzerini?
Tıpkı günahlarımızı örttüğümüz
pervazında
Şaşalı hayatlarımızın
Bir can borcumuzu saklı tuttuğumuz
Ve paranın gücüne sıkı sıkı
tutunduğumuz.
Hala aklım o çocukta
Onun gözlerinin akında kanlı insan
nefsi,
Nesli tükenmeden
Hayatı ve masumiyeti elleriyle yok
etmiş.
Sarmalı aşkın… komik bir ferman.
Biz aşka düştük de ne oldu?
Boyumuz uzadı ve ardından aşk
çocukları.
Ya o çocuk?
Taktım bir kez,
Tam döndüm arkamı kayboldu
Sokağın isinde peşine takılan bir
diğer nesne:
Onun da adı,
Sokağın doğurduğuna kani bizlerin
Bir sokak köpeği
Yine eksik bir ayağı
Yine eksik gözlerinde neşe,
Biz eksiğiz hem de öyle böyle değil,
Esir düşmüşlüğümüzle
Esef içinde olmayı bile
beceremediğimiz.
Efkârından nemalandım madem
Gideyim de bir sahil lokantasına
Dağıtayım başımdaki hüzün
bulutlarını;
İyi de benim karnım aç değil ki
Nereden düştüyse aklıma
Nefsimin açlığına rağbet ettiğim
Bir sokak masalı:
Sokaklar da neymiş birader?
Ne çocuğu eksik ne köpeği ne kadını.
Feryatlarını duymadığımız onca kayıp
neslin
Yine faturasının kesildiği hicvi
sokakların
Her köşesinde dehlize gebe
ruhlarımızla salındığımız
Sakınıp gözümüzden içimizdeki çocuğu
asla
Özgür bırakmayı da aklımızdan
geçirmediğimiz.
Sen, çocuk, affet beni, bizi,
Dersin elbet:
Sokakların da olsa bir dili.
Açım, açsın hadi açalım ellerimizi
Rahmetinden nemalandığım evrenin de
Geride bıraktığı o kocaman ayak izi:
Sükûnun özrü, varlığın hicvi,
Yok saydığımız kadar varlığımızın da
hitabet gücü
Yine kondurduğumuz o buse
Evrenin asil tenine:
Aklım sende çocuk,
Kim bilir sen neredesin nerde?