Üretmeyenlerin tüketimleri olacak zorunlu ürünler, üretenler üzerinde iki biçimde ortaya konur. Birinci yol üretenler mütekabiliyetleri olan ürünlerini ürettikten sonra; bir o kadar zaman daha (iki kat zaman daha) çalıştırmakla sömürü gerçekleşirdi.


Ya da üretenler mütekabiliyet içinde oluşla yine mütekabiliyet esasına göre bir birimlik zaman içinde üretirler. Ama mütekabiliyete göre yapılan üretimin karşılığı; kişilere mütekabiliyetin karşılığı oluşla dönmez. Mütekabiliyet esasına göre yapılan üretim nasıldı? Bir birim üretirseniz, karşı sektörlerden de toplam da bir birim tüketilecek olan ürün elde ediyordunuz.

Köleci ve kapitalist sistem de mütekabiliyet siz oluş nasıl işliyordu? Sizi daima mal sahiplerine (sisteme) muhtaç olacak şekilde, ihtiyaçlı, eksikli ve etkilere açık olan alçak basınç alanı içinde tutulmanızla işliyordu. İşte bu eksikli tutulma noktasında size dönmesi gereken ürün; hiç bir zaman bir birim olamaz. Size dönecek olan karşılık ürün; eksikli olmakla; sizin hep kontrol altında tutulmanıza yarar.

Sizin eksikli olmanız için karşılık ürün size bir birim olarak verilmez. Üretenler kendisine yetmeyecek olmakla bir birim paylaşımların derece derece geliri içinde tutulurlar. Birbirine göre, görece farklı gelir grupları içinde tutulurlar. Bir birim olması gereken sağlamanın kimi 0,5 ini veya kimi 0,6’sını ya da kimi 0,7 sini yahut ta kimi 0,8 ini ve kimi de 0,9 u oranında paylarla kendilerine eksikli döner. Hiç bir zaman payları tam bir birim olmaz. Efendilerin sağlamaları hep bir birim ve bir birimin hep; bin kat, on bin kat, yüz bin kat gibi daha çoğu olur.

Mütekabiliyeti denklik (denge) içinde bir birim üretilene karşılık tüketim bir birimken; mal sahipliği gibi üretmeyen unsurların alacağı payla sistemin denkliği bozulur. Tüketim denk olandan daha fazla olmakla; üretim yetmez olur. Karşılıklı olma ilkesi bozulur. Bir birim ürüne karşı bir birim tüketen olmak işin esası ve özüdür.

Sistem içinde üretip tüketenlerle; üretmeden “tüketenler” kabaca iki birim olurlar. Takas değeri bir birime, bir birimle karşılık olan para; takası “satın alma” dönüşür. Satın almaya dönüşen oyunlarla paranın saymaca yanı üzerinde illüzyonlar yapılır. Aslında muadiliyle takas olması gerekenler satın alınıp satılmasıyla (ne demekse) kazanca dönüşür! Bu kazanç! İle toplam üretimde alacaklarının karşılığını, üretmeden; iki, üç, beş kat ürün almanın meşruiyet sizi olurlar.

Hiçbir zaman bir birim ürüne denk olan bir birimlik üretimden daha fazlasını çalışamaz oldukları halde üretmeyenler; kazanç adı altında bir birimlik üretim zamanı içinde beş birimlik; on birimlik üretmişler gibi kazanırlar! Kazanç, sistem dışı ve üretim dışı oluştur. Öyle olduğu için El anlayışı icat edilmiştir.

Yaşamı idame ettiren zorunluluklar nedeniyle; sizin kolektif üretiminize karşı; zorunlu bir karşılığı olan başka bir kolektif ürünün değiştirme değeri vardır. Siz grup hareketi olukla buğday üretip tüketirken;  bir de karşı grup hareketleri için de buğday üretiyordunuz. Karşı taraf üretim hareketi içinde sağlık, eğitim, güvenlik, ulaştırma, tekstil, elektrik elektronik gibi onlarca üretim hareketi vardı.

Yani sizin totem grup hareketli sektör hareketiniz; hem kendi tüketiminize; hem karşı grubun üretim hareketine karşılık olmakla bir DENGEDİR.  Karşılıklı denklikle olan SEKANS hareketidir. Ürünlerin farklı kullanım değeri içinde olmaları, sistem içindeki eylemi ve süreci başlatan alan etkisinin rüzgârı olurlar.

Denge koşulu içinde olanlar, sizin değil; sektör olan kolektif grubun zorunlu ihtiyacıdırlar.  Yani siz kalp hastası olmamakla kalp ilacına ihtiyacınız olmayacaktır. Ama aynı üretim hareketi içinde olduğunuz sektör içindeki kişilerinizin kalp ilacına, akülü bisiklete ihtiyacı varken; sizin de astigmat gözlüğe, apandisit ameliyatına ihtiyacınız olacaktır. Bu nedenle sektör içi üretiminiz hep sektör ihtiyacı için olur. Tüm karşı grup hareketine göre onları, karşılar denlidir. Bunlara zorunlu değiştirme değeri denir.

Bakınız zorunlu değiştirme değerinin dışında kâr, kazanç, ticaret, çalışmamak yani üretmemek gibi hiçbir pozisyon yok. Bu pozisyon için sektör üretim hareketi içindeki kendi payınız kadar olan zorunlu değiştirme değeri üretir olmanızı; Ali Cengiz oyunuyla toplam üretim içinde çıkartıp; toplumun dışına atmakla; kazanç, kâr gibi sistem dışı transferleri, ortaya koyacaktınız.

Bunları değiştirme değeri üzerinde ki enfeksiyonlu anlamlarla ve katakulli illüzyonlarla yapacaktınız. Zorunlu değiştirme değerine siz; bu kata külli içinde ticaret, kar, kazanç demekle tarih bilincini ve tarihi diyalektiği ve nesnel olanın bilgisini karartacaktınız. Adına ticaret dediğiniz soygun zaten nakliye ulaştırma, taşıma bir sektör hareketi olukla; zaten zorunlu değiştirme değeri içinde payını alıyordu.

Siz üretim hareketi içinde ulaştırma, depolama vs. olukla zaten payını alan bir eyleme; ticaret yapma; helal kazanç deme yaftasıyla; helal olmayan ikinci bir pay (rant-kira) daha alıyordunuz. Yani zorunlu değiştirme değeri (takas) dışında bir birimlik üretim içinde olan depolamayı; iki birimlik üç birimlik depolama ya da ulaştırma hizmeti üretemezsiniz. Böyle olduğu halde; sanki fazladan iki birimlik üç birimlik depolama ya da ulaştırma işi yapmışsınız gibi pay “kazanç” elde ediyordunuz.

Dahası üretmiyordunuz. Ticaret yapıyorum adı altında üretim alanında çekilmiştiniz. Siz ortamda çekilmekle sistemin ulaştırma ve depolaması da sistemde çekilmiyordu. Yerli yerinde duruyordu.  Denge koşulları altında sistem içinde sürüp gidiyorlardı. Siz de bunu iyi biliyordunuz ama avantanızdı.

Onun için değiştirme değerini kazanç adı altında ticaret, yatırım illüzyonlarıyla sanal durumla on kat; binlerce kat; değiştirme değeri yansıtan para gözbağı ile süreci; mal mülk sahipliği illüzyonlarına çeviriyordunuz.

Buğday üreten totem gruplu sektör buğdayını zorunlu değiştirme değeri içine sokar. Yani siz zorunlu değiştirme değerini, ticari kazanç diye gerçeğe yabancılaşırken; Kolektif üretimin dışına çıkamayan üreticiler zorunlu değiştirme değeriyle asla kazanamazlar. Zaten kazanma işi de olanaklı değildir.

Karşı tarafa kaybettirerek kazanıyordunuz. Üretmeyerek; karşı tarafa kaybettiriyordunuz. Karşı tarafa abidik gubidik olan kazanç, kâr adı altında kaybettiriyordunuz. Bu kazançla sanki üretiyormuşsunuz gibi karşı taraf size zorunlu değiştirme değeri üzerinde, üretmeye devam ediyordu. Siz, üretenlere; kazanç üzerinde ki sanal değiştirme değerini; kazanç gösteriyordunuz. Siz de; sanal değiştirme değerini gören karşı taraf ta sanal değiştirme değerinize karşılık üretim yapmağa devam ediyordunuz.

Gerçek karşılığı olmayan; saymaca değeri olan paranın; hile olan kâr ve kazancı; çalışanlara dayatır. Dayatma çalışanlara karşılığı olacak üretimi yaptırır.  Böylece kendiniz de üretiyormuşsunuz gibi pay alıp; sisteme kendiniz için ürettirirken adına ticaret demenin illüzyonudur bu. Kazanç üretim değildir.

İşte kâr adı altında üretmeden tüketenlerden ötürü tüketilenlerin üretim karşılığı olmamakla sistem içinde boşluk göçüğü oluşur. Göçüğün yerini çalışanlar payında yapılacak kısıntılarla doldurtacaktınız. İşte El bu noktaya “kiminizin nasibini (rızkını-payını) kiminize göre kıstık” diyecekti! Kazanç dediğiniz zorunlu değiştirme değeri üzerinde oynanan oyundu. Kazanç, üretene değil; kazanan kişiye her şey oluyordu.

Sizin ulaştırma, hamaliye, depolama gibi ticari dediğiniz hizmetiniz; toplam üretimin içinde karşılık olukla dururken siz neyi; neye karşı satıp ta kazanıyordunuz? Bin lira olan toplam hâsıla bin bir lira değilken nasıl oluyordu da on bin lira oluyordu?  Mal-mülk, para sahipleri üretmediklerinin karşılığını devamlı para olarak kazanıyordular! Emekçi olan köle de çalışarak ibadet ediyordu. Kazancı ibadetti. Üreten kazanamadığı için ha bre çalışıyordu. Nasibini çok çalışmakla arıyordu. Nerede hareket orada bereket olduğu için çalışıyordu. Bereketi kaybetmiş, şimdi bereketi çalışmakla bulmaya uğraşıyordu.

Mamon kronolojisi, El’den sonradır. El ilk mal mülk hareketinin kişi sahipliği bilincine dönüşmesinin ürünüydü. Mamon da, El ile aynı. Lakin El zamanın da para yoktu. Mamon El’in para tipidir. Mamon El’in servet; yani para sahibi olan irade, takdiriydi. Para ve para kazancı olan servet; El ya da mamon takdiriyle kişilere verilen bir şanstı.

Bu nedenle kapitalist sistemde; önce serveti verilen, burjuva kesiminde para vardı! Bu sistemde para temel hareketti! Para ürettiriyordu! Üretimin amacı da para ve kazanmaktı! Süreç ne kadar acayiple çarpıtılmıştı. İçinden çıkılır gibi değildi. Para sizi çalıştırıyor! Para size ürettiriyor! Siz üretimin karşılığı olmayan parayı alıyor ve sürünüyordunuz. Bu bir takdiri El ilah davranışıydı.

Artık yeni sistem içinde feodal üretim sahipliği hareketine karşı; para adamlığının burjuva (kapitalist- sermaye olanın) felsefesi vardı. Para adamları olan burjuvalar ne yapıyordu?  Mamon takdiri anaparayı sermaye olukla ortaya koyuyorlardı. Güya yatırım yapıyorlardı. Müteşebbistiler (ne demekse?) Girişimciydiler (ne demekse). İs adamıydılar (ne demekse).

Asalaklık, takas üzerinde helal kazanç diye çevrimleyken olan harekete dönüştü. Asalak tutumlar üretim hareketinin unsuru gibi yansıtıldı. Sözüm ona; iş adamıydılar! İşi, çalışanları, sefilleri gören bile yoktu.

Üretim, üretim olmaktan başka her şeydi. ÜRETİM İBADETTİ + TAKAS PARAYDI yani KAZANÇTI RANTTI KÂR vs. olmakla, ikinci ibadetti  + TÜKETİMDİ. Üretim takas tüketim zaten zorunlu olanlardı.

Sömürü içinde ya da mütekabiliyet siz oluş içinde görülmesi gereken şey; sürecin MAL+PARA +MAL olmasıydı. Üreten ilişkili üretim hareketi yasasına uygundur. Para sürece bambaşka yansıma verir. Para, tıpkı kişisi mal mülk sahipliği gibi sömürünün hilenin (burjuvazinin) ortaya konacağı enstrümana dönüşmüştür. Bu durumda süreç, başlangıç koşullarına uymaz.

Süreç PARA + MAL + PARA olmuştur. Kronoloji olukla kolektif süreçli üretim hareketinin başında ne vardı? MAL + TAKAS + MAL vardı. Baştaki mal üretilen üründü. Ve bir birim karşı ürünle (mal ile) takasa giriyordu. Takas sonrası MAL yani bir birim ürün; tüketim olup tükeniyordu. Takas kazanç ortaya koyamıyordu.  Takasın saymaca yanı yoktu ve mülk sahipliği gibi, para gibi kazanç olmayı ortaya koyamıyordu.  Şimdi Ne var? PARA + MAL + PARA kronolojik başlangıca üretim yerine par konmuştur. Tıpkı ilahi mal ortaklık iradesi yerine, ortaklık tanımaz olan El iradesinin başlangıca konması gibidir.
( Denge Ve Dengesizlik Süreçleri 23 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 25.10.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu