Üretim hareketi sektörler arası üretim hareketidir. Ve
üretim hareketi sektörlere göredir. Sektörler birçok sektörlerden oluşmakla
parçalıdır. Bir sektör kendi içinde aynı iş kollarıyla parçalıdır. Aynı
işkolundaki bir sektör de kendi içinde üretilen parça kadar nüfusla da
parçalıdır.
Bir iş kolu kendi içinde parça bağıntısıyla bir birimdir.
Aynı iş kolu sektörleri o sektörler grubu içinde bir birimdir. Türlü sektör
grupları sistem içindeki sektörler toplamı da bir birimdir. Her sektör üreten
ve tüketendir. Kısaca tüm üretim ve tüm tüketimler, bir birimdir. Sonuçta üretimle
tüketim sıfır olupla dengededir. Denge içinde bir birim üretilir. Bir birimle
tüketilir.
Bir üretim hareketi yaklaşık; parça başına üreten kişi sayısıyla
+ yönetenle + hizmetliyle +araştırma geliştirmesiyle+ nakliyeyle vs. birlikte
denk bir nüfus yoğunluğudur. Sosyal hayat içindekiler, bu nüfus yoğunluğuna ilavedirler.
Bebek, çocuk, öğrenci, çalışamaz iş göremezler, hastalar vs. olmakla zorunlu
olan üretim hayatının sağlaması içindedirler. Tüketenler, üreten nüfus
hareketinden daha fazladırlar.
Böylece üretim hareketinin sürekliliğini sağlama bağlamıyla,
bu sayılanlar da zorunlu olarak üretim hareketi içindedirler. Bir üretim hareketi
de bir kişinin doyma, doygunluğa erişme sağlamasından bu nedenle biraz daha fazladır.
Kişi sağlaması bir birimle doygunluk iken; kişinin üretimi 1+ 0,1 veya + 0,2 olmakla
toplamda zorunlu üretim yapan emek gücü 1,1 ya da 1,2 olmakla yine bir birimdir.
Bu bir birim; daima üretime katılanların doygunluğu olan tüketiminden fazla
sağlama olmakla anlaşılacaktır.
Fazla bilimsel değerlendirmesi içinde olmadan kabaca
söylersek; bu tarafta bir sektördeki bir birim üretim; karşılığı olan diğer
ikinci, üçüncü, beşinci vs. sektörlerin ürünüyle değişilirken o güne göre bu o
ürünlerin gerçek değişme değeriydi. Nüfus arttıkça, aynı iş kolu üzerindeki
sektörler de artıyordu. Üretim de süreklilik kazanılınca, hacim artıyordu.
Sonuçta bir sistem içindeki her bir sektör hareketi
birbirine karşılık "üretim tüketim" denkliği olan bir süredurum
olmakla; biz tüm gerçekleşmeyi bir birim diye tarif edebiliriz. Her bir birime
ait ürünler diğer her bir birim ürünlerin karşılığı olmakla; yine bir birim ve ⇆ yedi milyar nüfusla tüketim =
0
Her bir birimle ürünlerin karşılığı olanlar; yine bir birim
para ve ⇆ yedi milyar
nüfusla tüketim iken ≠ Eşleşmesi olan
bir birim para ortada durur. Para kendisine eşlenecek bir ürünü çağrışır
şekilde durup durur. Bir birim ürün bir birim para olduğundan, bu para, bu
ürünün takas değeri olmakla paranın değiştirme nesnesi, olmasıydı. Para ne üretim
aracıdır. Ne üretim hareketinin amacıdır. Bir birim ürün bir birim para olduğu
zaman, üretilen ürün kendilikten artmayan azalmayan değerle bir birimdir.
Eğer süreç içinde zorunlu olan takas karşılığının para
değeri olması gibi aynı zamanda da takas karşılığına ticaret dendi. Böylece
para da ticaret ile zorunlu olan takas üzerinde size, zorunlu oluş gibi yansır.
Sizi illüze eder. Ve eğer bir birim ürünün denkliği olan bir birim paranın
ortalık yerdeki sahibi size; bir birim para almanız için iki birim ürün
vereceksiniz, demişse; bu takas ürünün gerçek değeri değil fiyatıdır. Bir birim
üretim hareketinin hacmi; bir birim içinde olmamakla üretmeyen mal sahibi efendi
tüketiciler nedeniyle artar.
Demek ki gerçek değer değişmez. Gerçek değerli bir ürün bir
birim üretilmişken bu ürün sabaha kadar iki birim olmamakla ne azalır ne artar.
Ama fiyat artıp çoğalır. Fiyat ürünün değil, paranın satın alma gücü içinde
paranın saymaca değeri olmakla paranın saymaca değerinin alımı içinde size
yansır.
Takas yerine geçen para ile ürün elinizde çıkıp gittiği
halde paranın ortada durup duran saymaca yanı size alıp satma algısı olmakla
yansımaya devam eder. Bir ürünü, bir kişi; bir kuruşluk bir fiyatla alır. İki
kuruşa satar. Bir diğeri iki kuruşa aldığı aynı malı dört kuruşa satar. Oysa
bir ürün başka bir tür ürüne karşılık olmakla tükenmiştir. Hâlbuki bir ürün şimdi
asalak sayısı kadar alınıp satılırdan sonra tüketilir!
Böyle böyle ortadaki bir kuruşa alınan bir ürün; beş kez el
değişir olsun. Para takas yerine geçmekle fiyatı artıp azaltan süreçlerle ürün alıp
satıcılarından sonra; takas karşılığı olan tüketiciye yirmi kuruşa satılır. Ortada
bir ürün vardır. Bir gerçek değer vardır. Ama en son satıcının elinde o
üründen, orta yerde bir tane olmasına rağmen, satıcıda; yirmi tane ürün alacak
bir para vardır.
Takas yerine geçen para son satıcıyla ortada olmayan,
üretilmemiş 19 tane sanal ürünün sahibidir. Bu şu demektir. Normal takas
koşulları içinde bir birim ürüne bir birim para almak yerine; bu kez üretici yirmi
birim üretmekle; bir birim para alacaktır. Üretilen 20 birim ürünün sırf biri
sizin tüketiminizdir.
Bu sistem içinde üretim "bir birim para kazanmak için
yapılmaya başladığından ötürü; sizin ürettiğiniz üründen geriye kalan 19 birim
ürün; kâr, helal kazanç, kira, faiz, teşebbüs hakkı vs. olur. Üretmeden
tüketenlerin sömürü payı olur. Sömürü sonrası ürün sizin tüketeceğiniz
"bir birim" olukla size döner.
Ya da siz yine bir birim üretirsiniz. Bir birim ürün + alıp
satanlar kadar daha parça süreç durumuna dönüşür. Bir ürün alıp satma yoluyla
beş el değişmişse; sizin ürettiğiniz "bir birim ürün" on parçaya
bölünür. 1 birimin 0,5 i; sizin diğer 0,5 i de asalaklar arasında helal kazanç
adı altında sömürülür.
Bu şu demekti. Siz bir birim ürün üretmekle, karşılığında siz
yüz birim tüketim elde edecekseniz. Size dönmesi gereken yüz birimin ancak elli
birimi size döner. Siz yüz parça elde edememekle doygunluk düzeyine dahi erişemezsiniz.
Bu nedenle hep muhtaç ve eksikli kalmakla mal sahibine müteşebbise mideden
(zorunluluklardan) bağlı olursunuz.
Farklı farklı kullanım değeri olan zorunlu iki ürün;
birbirini çeker. Bu çekim birbirini değişme (ürünü ürünle değişmenin-TAKASI)
oluşla ortaya çıkar. İki faklı kullanım değerinin bir birine göre oluşan yansıma
girişmeli bağıntısı, ortama takas olarak belirmeydi. Ürünle ürünün takası
gerçekleşip tüketilince; takas da ortada kalkar görünmez olur.
Kullanım değerleri farklı olmakla girişen iki ürünün,
zorunlu takasları yerine; ürünün bire bir değiştirme değeri olan para, kolay ve
hızlı değiştirme değeri olarak ortaya konacaktı. Ürünler değişme sonrasında tüketilirken, para ortada kalkmaz.
Para orta yerde göz önünde durup durur.
Yani paranın değiştirme değerli olma ALGISI, somut olarak
hep gözünüz önündedir. Açıkçası takas ve tüketimle para ortada kalkmaz.
Görünmez, olmaz. Aksine para hep alım gücü veren algı hali içindeki görünümle karşınızda
olur. Somut algı olmakla sizi etkilemeye devam eder.
Bu yazıyı yazarken bir siyasetçi TV. De hayıflanıyordu!
"Efendim faiz lobileri kazanan iş sahiplerinin kazancının üçte ikisini
alıp götürüyorlarmış! Vah! Vah! Vah! Emeğin üçte ikisini götüreni görmüyor da; bir
hırsızın, hırsızlığa uğramasına pek üzülüyordu! Emeğin hırsızı varsa, hırsızın
da hırsızı olur. Bunda taaccüp edecek ne var ki! Siz üretmeyip; emek sömürüsü
üzerinde kazanıyorsanız; illa ki biri de sömürü yoluyla kazananın üzerinde de kazanacaktır!
Bir dağ gibi bir okyanus gibi, bir yol gibi kolektif olduğu
halde kişisi kılınmış üretim araçlarının mal sahipliği; üretenlerin emek gücü
hırsızlığıydı. Burjuva ise hem emek gücünün hırsızı; hem de mal sahiplerinin
hırsızı hem de kendi gibi burjuvanın hırsızıdır. Hırsızın hırsızlığa uğraması,
hırsızlardan hırsızlama yapan hırsızdı. Asalağın asalağıydı. Bir virüsün başka
bir virüsüydü. Faiz, kâr, kira, komisyon vs. Hırsızından, hırsızlama yapmayı tu
kaka yapmakla, hırsızın da tu kaka olmazını meşrulaşmaz.
Mal sahibi de üreten üzerinde kazanan kişidir! Faizci ya da
rantiyeci de kâr adı altında kazanç olmakla sitemin başlangıç koşullu üretim
hareketine aykırıdırlar. Bunların hiç biri üretim hareketi olmadan
kendiliğinden ortaya çıkamazdılar. Ortaya çıkmak için üretim hareketine muhtaçtılar.
Ama üretim hareketinin bunlara muhtaçlığı yoktur.