Cahil bir Tanrı belleniyor zaman,
Kursağında gün ve hafta:
Börtü böcek doluşmuş saniye ve
dakikalara,
Kuytusunda rahvan bir gerilim:
Akrep ve yelkovan taziyelerini
sunuyor
Dingin belleyemedikleri nikâhlarına.
Gözden düşen hüzünde saklı dünün
bayramları,
İkramı menfi yüreğin
Belki de meziyet bildiği yalanları
adeta
İnsan ırkının;
Defolu suretlerinde el aman;
Kırık menzilinde ölümün yorgun ve
Katmanlarında istila edilen menfi
kıyımın da
Rabıtasına tanık bunca insan.
Aşkı külfet bilip de
Son bir izlekte baş başa kalmışlığı
Nice yalan beyan yine fıtratında
Görmezden gelip masumiyeti
Dolduruşa geçen fesat gölgelere de
paye vermeyi
Meziyet bellemiş ne çok tezat
hükümran.
Gün, özürlü yarında saklı ne ise;
Ölümün hükmü tam da mutluluğu
Payidar kılmaya yeminli
O nikâh memuru
Vazifesine binaen kocaman bir
tebessüm
Yalancı olsa da
Zevcesine aşkı buyur eden fermanı ile
Şahitlerin huzurunda
Sehven ait olmayı öne süren.
Şimdi gölgelerle sarılıp
sarmalandığımız;
Dünü nifak yüklü yalan ve yorganlarla
nemalandığımız;
Yarından çoktan kessek de umudu
Hayatı bilmem kaç taksite bölüp
dondurduğumuz;
Kinayeleri sırtlanıp
Rezil bir meskende ar damarından
muzdarip
Hangi günahkâr ise yine ayıbın
uzağında
Belki de aşkına binaen
İsyanı meşk eylemişken.
Arap saçı buklelerin çok uzağında;
Sevi diline yatırım yapmayı çok
görenlerin de kursağında
Takılı bir tebessümü baş tacı yapıp
da
Göğe sunduğumuz o serenatta
Sevgiye biat bir özneyi
Diriltip cümlenin içinde
Gizli bir söyleme sırt çevirip
Yine zaman denen mefhumun gizemine
bürünüp
Bir de karaya boyamak yok mu gönlün
ön cephesini
Sonra da atıfta bulunup kadere
Dünyaya ve zamana inat
Sonlandırmaktan bahsettiğimiz
yaşadığımız nice
Meçhul hayat:
Kimine göre buğusu üstünde,
Ziyafeti şerh düşülen her cümlede
Bir de yüklenmişken derdi tasayı.
Kefen’in cebi olsa keşke
Kefe’nin hangisin sunacaksan sun
giyindiğin günahı
Bir de meziyet bildiğin bunca yalanı:
Sen ölümlü dünya
Belki de zindan bellediğimiz her
günün
Hükümranlığında iken adındaki
yoksunlukla
Zaman;
Tüm hezeyanları buyur eden göreceli
tanıklığına kaderin
Sulh bilmekle umut etmek arasında
Gidip geldiğin güncenin
Son sayfasına gelmeden
Dur ve düşün sakince,
Beterin beteri bir ölümü hak etmeden
Son dileğini söyle sessizce
İçindeki çocuğu uyandırmadan
Büyü ve büyüt düşlerini
Zamana peşkeş çektiğin kadar
Unutma da çektiğin çileyi,
Sen ahir zamandan nemalandığına
meyledip
Kursağında şükrü yitirmediğin her
saniye.