Merhaba ıssız şarkı,
Sen, içimin yabancısı.
Kuyruklu yıldızımdan kırptım seni.
Sen ki;
Yüreğinin izinde
Delicesine gülerken.
Aklımın nifakları.
Yordum, yordadım, yonttum da
Her sureyi
Yine biçimlendi içimin dişlisi.
Körebe bir düştüm
Gecenin kör vakti.
Vakur bir imgeydim,
Sözüm ona şair aklı.
Islandım rahmetine tav olduğum
Hüznü bileyip kendimce
İçime eklediğim mutluluğun suretini
Görmezden gelip sair sene.
Hece misali astım acıları kancalara,
Derviş misali gezdim gönülleri,
Ser verenleri sevdim
Sır verenleri daha çok.
Ser verdim sırrımı gözleyip
Sır verdim aşkımı gözetip.
İki dirhem bir çekirdek sevdayı
Ektim hece hece
Hani olur da;
Gelir dile.
Dillendim dillendirmediklerimle
Dirildim
Sözüm ona ölüydüm.
Öldüm de defalarca
Ölümüne paye verdiğim
Sevda hikâyelerine şerh düştüm;
Kıymete bindim gazaba uğradığımda
Tanrı tarafınca.
Hürmet ettim
Kendimden başka her varlığa.
Diş bileyenleri bile sevdim kendimce
Dişimi tırnağıma taktım
Tırmandım gök kubbe boyunca
Safsata yüklü merhameti esirgeyen
bedellere
Darıldım çocuk gibi.
Somurttum şuh kahkahaları
Duymazdan gelip
Seğirttim zaman zaman
Şiirden hikâyeye;
Silkindim her hüsranda
Savruldum her rüzgârda
Sevdim her fırsatta.
Selvilerin boyunda hayallerim,
Hayallerim kadar sıra dışı
Garip mizacım
Yine serpildiğim hazan gibi.
Mahşere dem vurdum her salada;
Yanık kelamın beyitlerine serildim
Mısra mısra,
Olmazın oluru şarkılarda,
Kayıpların da
Düşmüşken derdi tasasına.
Kök hücresinde şiirin
Nazenin bir keramet,
Kaynakçasında defterin
İşinin ehli bir günce
Yine kendince çalıp söyleyen
Sakil zenne.
Tatar yüreklerin nazarında
Ateşli bir lehçe.
Sevdiceğim siyah gece,
Laneti üstüme olsa da onca nefretin
Surelerin bereketi değil mi
Ekilen yürekten yüreğe…