BUGÜN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINA BAĞLI BİR İMAM, HEM DE HUTBEDE '' DİYANETİN SORUMSUZLUĞU '' DEDİ
Lütfen çok uzun olan bu yazıyı ya hiç okumayın, ya da tam okuyun ve eğer yorum yazacaksanız tamamını okuduktan yazın. Özellikle istirham ediyorum.
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Efendim son günlerde yine bir Diyanet fetvası konusu geldi, gündemin baş köşesine oturdu.
Konuyu sanırım bilmeyen yok ama ben kısaca özetleyeyim: Diyanet İşleri Başkanlığımız dokuz yaşındaki bir kız çocuğunun evlendirilmesine ''Caizdir'' Diye fetva vermiş.
Şimdi böyle bir fetva var mı yok mu bunun tartışmasına pek girmeyeceğim ama ben kendimi bildim bileli var olan bir konudur bu. Yani mesele herşeyden önce yeni bir mesele değildir.
Benim bildiğim yaklaşık elli, elli beş sene öncesinden bugüne kadar gerek Tarih, gerekse Din Dersi kitaplarımızda Hz. Muhammed ile Hz Ayşe'nin evlilikleri anlatılırken hep ''Hz. Ayşe dokuz yaşındaydı'' denmemiş midir? Din dersi kitaplarımızda erkek çocuğunun on iki, kız çocuğunun dokuz yaşında buluğa erdiği yani evlenebilecek olgunluğa eriştikleri yazılmamış mıdır?
Eeee yaklaşık Diyanet İşleri Başkanlığının kurulduğu 1924 Yılından beri var olan bir konu neden sanki bugün birdenbire ortaya çıkmış gibi '' Bak bak Diyanet dokuz yaşındaki çocuğun evlenmesinin caiz olduğuna fetva verdi'' Diye vaveyla kopartılıyor anlamış değilim. Millet sanki hayatında ilk kez duyuyor bunu..
Atatürk döneminde de İnönü döneminde de, onlardan sonra gelen tüm cumhurbaşkanları döneminde de Diyanet hep aynı şeyi söyledi: ''Kızlar dokuz, erkekler on iki yaşında buluğa ererler.Yani kızlar adet görmeye başlar, erkeklerin kamışına su yürür. '' Bunun manası ise açıktır '' Erkek on iki, kız dokuz yaşında evlendirilebilir.'' ( Cumhuriyet öncesinde de aynı şey söylendi hep. )
Böyle bir yanlışlık veya tam tersi dine uygunluk ( O tartışmaya şimdilik girmiyorum ) Diyanet İşleri Başkanlığı kurulduğu günden beri var olduğu halde niçin bugün birdenbire ortaya çıkmış gibi bir algı oluşturuluyor? Neden milletin önemli bir kısmı salağa yatıp '' Aaa demek Diyanet böyle bir fetva vermiş. Vay hain sapıklar vay. Eh böyle sapık bir iktidarın böyle sapık bir Diyaneti olur'' havalarına giriyor? Ortada bir sapıklık varsa ( Ki bana göre sapıklıktır. Veya en azından cahilliktir. ) bu, doksan küsur senedir süren bir sapıklıktır. ( Daha öncesi de var tabii ki. )
Meselenin bir boyutu bu. Gelelim öteki boyutuna.
Yahu bu ülke nüfusunun yaklaşık olarak yarısı veya üçte biri Alevidir değil mi? Alevi, Diyanetin fetvasını sallar mı? Hayır. Bugüne kadar bir tek Alevinin diyanetten fetva istediği ve o fetvaya uyduğu görülmüş, işitilmiş şey midir ? Hayır. Yani ülke nüfusunun çok önemli bir bölümü için daha en baştan Diyanetin fetvası yok hükmündedir. Kesinlikle de tiklerinde değildir.
Geri kalan nüfusun en az yarısı laik insanlardır. Dolayısıyla onların da tiklerinde değildir Diyanetin fetvası...
Ateistler, desitler,Bir Tengriciler, Hristiyanlık ve Budistlik gibi İslamiyetin dışındaki dinleri benimsemiş insanlar için zaten kesinlikle tiklenecek bir konu değildir Diyanetin fetvaları.
Geri kalan nüfusun büyük bir bölümünün nazarında Diyanet, başçavuşun beygiridir. Bir boktan da anlamaz. Kendi şıhları, şeyhleri, gavsları, efendi hazretleri en doğrusunu bilir. Yani diyanetin fetvasına bakmaz, kendi şıhlarının, şeyhlerinin vesairenin ne dediğine bakarlar. Diyanet aynı şeyi söylüyorsa ne ala, söylemiyorsa şıh ne derse o.
Geriye ne kaldı? Bir avuç cami cemaati. O bir avuç cami cemaatine bakalım şimdi de: ( Bizzat gözlerimle şahit olduğum olaylardır verdiğim örnekler )
Diyanetin imamları hutbede '' İçki haramdır '' der. Vatandaş Cuma namazından çıkar, gider marketten içki ve çerez alır akşam demlenmek için.
Diyanetin imamları '' Şans oyunları haramdır'' der. Vatandaş camiden çıkar Milli Piyango bayileri önünde kuyruğa girer.
Diyanet '' Faiz en büyük haramdır''Der. Hatta faizin, tefeciliğin ne kadar büyük bir günah olduğunu tarif etmek için '' faiz alan, tefecilik yapan Kabe'de kendi öz anasıyla zina etmiş gibidir'' Der ama nüfusu 20.000, cami sayısı 40 olan bir ilçede neredeyse herkes hem camiye gider, hutbe, vaaz dinler hem de tefecilik yapar.
Diyanet ''Gıybet en büyük günahtır'' der ama gıybetsizbir tek gün geçirmeyiz.
Diyanetin imamları '' Gözlerinizi zinadan koruyun'' Diye yırtınır, başta ben olmak üzere yaşlı başlı nice moruk az bir şey baldır bacak gördük mü gözümüzü dikeriz o noktaya.
Hepsinden geçtim Diyanetin imamları camide vaaz verir, bizim cemaat caminin çay salonunda çay içip laklak ederler. İmamı dinleyen neredeyse hiç yoktur. Müeezzin ''Allahu ekber ''Deyip ezana başlamadan neredeyse hiç kimse camiye girmez.
Cuma günleri İmam hutbe okur, millet ya cep telefonlarıyla meşguldür ya da ha uyudum ha uyuyacağım vaziyetleri...''Bir an önce hutbeyi bitirse, şu namazı da en kısa surelerle kıldırsa da kaçıversek '' havası hakimdir büyük bir çoğunlukta.
Yani efendim kısaca söylemek gerekirse cami cemaati bile Diyanet İşleri Başkanlığını da onun verdiği fetvaları da, o başkanlığın imamlarının, vaizlerinin vaaz ve nasihatlarını da sallamazlar. Herkes kendi kafasına göre takılır bu ülkede.
Durum ve hal böyle olduğuna göre farzedelim ki Diyanet buluğa erme konusunun dışında ayrıca bir de '' Dokuz yaşında bir kız çocuğu evlendirilebilir. Bu dinen caizdir '' Diye fetva vermiş olsun. Kimin tikinde olacaktır?
Sanki ülke nüfusu tamamen Diyanetin emrindeymiş, hayatımızda attığımız her adımı Diyanetin fetvalarıyla tanzim ediyormuşuz gibi bunca yaygaraya ne gerek var?
İki sene sonra torunum Elif Nur dokuz yaşına giriyor. İki sene sonra herhangi biri gelip de Elif Nur ile evlenmek istediğini, ona talip olduğunu söylese ben '' Hımmm Diyanetin fetvası mucibince verdim gitti'' mi derim sizce yoksa '' Ulan senin ananı soyunu, sülaleni'' Diye küfre başlayıp en azından kapımdan mı kovarım? Ne dersiniz? Oysa bayağı da dinime bağlı bir insanım.
Ya da aynı durumla siz karşılaşsanız. Pek çoğunuz dindar insanlarsınız ya da en azından dine saygılı insanlar... ''N'aapalım ya Diyanet öyle buyurmuş madem verdim gitti'' mi dersiniz dokuz yaşındaki kızınızı yoksa elinize sopayı alıp kapınıza gelen sapığı bir güzel benzetir misiniz?
Haa elbette ki Devletimizin bir resmi kuruluşu ve bütçesi pek çok bakanlığın bütçesinden daha fazla olan Diyanet İşleri Başkanlığımızdan daha bilimsel, daha akla, mantığa ve dolayısıyla dine uygun fetvaların çıkmasını beklemek vergileriyle o kurumun ayakta kalmasını sağlayan biz vatandaşların el doğal hakkıdır. Dolayısıyla da Diyanet İşleri Başkanlığmız ''Ben dokuz yaşındaki bir kız çocuğu evlendirilebilir'' Diye fetva vermedim. Bunlar yalan '' Diye kendisini aklamaya çalışmak yerine mesela öncelikle şu buluğ çağı konusundaki açıklamasını düzeltmelidir. Zira '' Buluğ çağı kızlar için dokuz, erkekler için on iki yaştır '' Dediğiniz anda bunun manası '' Dokuz yaşındaki kız çocuğu evlendirilebilir''Dir. Başka türlü anlamak da yorumlamak da mümkün değildir. Çünkü Buluğ çağının bir başka açıklaması da kişinin artık reşit olması, kendi kararlarını kendisinin verebileceği olgunluğa gelmiş olması demektir. Yani biz öğretmenlerin ''Çocuktur '' diye ceza vermediğimiz, veya dövdüğümüz takdirde mahkemelerde sürünmemize sebep olan o çocukları, yüce Yaratanın, işledikleri günahlar(!) dolayısıyla hesaba çekmesi, akabinde de cehenneme atması ''anlamına gelir büluğ çağı...Böyle bir açıklama ise Allah'ın Rahim sıfatına terstir. Hâşa '' Ben Allahtan daha merhametliyim. Ben çocuk diye affediyorum ama Allah hesaba çekiyor, hatta nar-ı cehennem ile cezalandırıyor'' demektir.
Kısacası: Büyük harflerleyazayım: DOKUZ YAŞINDAKİ BİR KIZ COCUĞUNUN VEYA ON İKİ YAŞINDA BİR ERKEK ÇOCUĞUNUN EVLENDİRİLMESİ S-A-P-I-K-L-I-K-T-I-R. O zavallı çocuğa Z-U-L-Ü-M-D-Ü-R.
Böyle bir zulme vesile olmak da göz yummak da zulmün ta kendisidir.
Bu meseleye '' Ne yapalım dinimiz öyle emrediyor. Dine karşı gelinmez '' Noktasından yaklaşanların bile kendi dokuz yaşındaki kızları söz konusu olduğunda '' Boynumuz kıldan ince. Buyurun alın kızımı '' Diyebileceklerini düşünemiyorum.
Peki bunca çocuk gelin olayı nedir? O konuyu neyle izah edeceğiz? O konuyu dinden daha çok parayla izah edeceğiz. Kız çocuklarını satılık bir meta olarak gören ya da gereksiz varlıklar olarak niteleyen Cahiliye dönemlerinden bugüne kadar maalesef sürmüş olan cehaletle ya da bir ekmeğe bile muhtaç olacak kadar fakirlikle izah edeceğiz. Çünkü dokuz yaşındaki kızını zorla evlendiren hiç bir anne baba bu işi tamamen beleşe, sadece dîni duygularla ve zorunluluklarla yapmıyor.
Her işimizi sanki Diyanet fetvalarına göre tanzim ediyormuşuz da bundan böyle artık kız çocuklarımız dokuz yaşına geldiklerinde onları elimizden alıp evlendirecekler gibi bir hava yaratmak ise kimse kusura bakmasın ama öncelikle ahmaklık, daha sonra da '' hazır fırsat elime geçti, dine de dindara da döşeneyim bol bol '' Fırsatçılığından başka bir şey değildir. En hafif ifadeyle ise samimiyetsizliktir.
İyi ama din büyüklerimiz diyor ki ''Kız çocuklar dokuz yaşında evlendirilebilir. Kız çocuklar için buluğ çağının dokuz yaş olduğu, üzerinde ittifak edilmiş bir konudur.''
Yahu bundan yüzlerce sene önce belki de kız çocukları dokuz yaşındayken şimdiki yirmi yaşındaki kızın gösterişindeydiler(!) Öyle ya mesela aynı din büyüklerimiz (!) Hz. Ömer'in ayak baş parmağının bir yetişkin insanın eli büyüklüğünde olduğunu da söylemişlerlerdir. Mesela bizler Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gaziyi elleri diz kapaklarına kadar uzanan bir dev(!) olarak öğrendik çocukken. Yani o devirlerde öyle olmuş olabilir (!) ( Allah akıl fikir versin.) Ama zamanımızın kız çocukları dokuz yaşında daha ana kuzusudur... Yapmayın etmeyin Allah aşkına... Allah rızası için...
Evet...Bugün ( 05.01.2018 CUMA ) bu yazıyı yazmaya başladığımda Cuma Namazı vakti henüz girmemişti. Kendimce '' Tamam, yazacaklarımı yazdım '' Diye düşünüyordum ama değilmiş.
Camide imamın hutbe konusu da bu konuydu ve hutbede imam bir hayli bu konuyu anlatıp kız çocuklarının evlendirilmesinde dikkat edilmesi gereken hususlar ile ilgili hadisleri sıraladıktan sonra ( Ki imamın sıraladığı hadisler asla '' Dokuz yaşındaki bir kız çocuk evlendirilebilir'' demiyordu .) Aynen şu cümle ile noktaladı hutbeyi: '' Diyanetin sorumsuzluğu yüzünden böyle bir şeyin dinimizde var olduğunu düşünmek son derece yanlıştır''
Evet, bu gün Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olan bir imam '' Diyanetin sorumsuzluğu '' dedi.
Sanırım tartışmalara noktayı koyacak ifade de budur.
RESİMLER:Diyanet İşleri Başkanlığının Resmi sitesindeki ''Dini Kavramlar Sözlüğünde '' Nikah ve Buluğun açıklamaları.