Erteleyebilirim doğduğum tarihi
Hatta deviririm de şanlı geçmişimi
Serkeş bir kalede savunup da
Güzergâhımı,
Belli belirsiz
Değiş tokuşlarla öldürebilirim.
Öldüğümü de mimlerim
Öldürdüklerimi saklarken kanıt
nezdinde.
Soytarı bir şiir olurum ansızın,
Solan çiçeklerin sapında bir karınca
Hatta karınca kararınca
Söndürürüm ay ışığını
Ne de olsa mumum
Işığım dibime kar:
Öyle ya, mum gibiyim:
Uslu ve edepli olmak değil mi
Akıl karı?
Demlendikçe hayat denen bileşkede,
Dertlendikçe şiirde bir de;
Günah hücremde,
Attığım değil
Atılan hangi k/azıksa
Savurduğum nidalarımı da
soldurabilirim
Tek vuruşta.
Hicabın dolduğu;
Çiçeklerin solduğu,
Aklımın erdiği lakin
Benliğin yetemediği
Bir gülüş de olabilirim
Yine içimi ısıtan kışı bile severim
Yağmayan karından
Buz tutan yüreklerden akarım akarım
da
Aktarmadığım çatı katında
Acıların…
Ansızın tetiklerim umudu
Dünde serpildiğimi unutup
Artık ne umuyorsam yarından,
Demek bile akıl karı değilken
Kim bilir neler geçer içimden
Dillendiğime delalet onca şiir,
Delirdiğime biat ne çok isyan
Uslu yıllarımda pür-ü pak
kahkahalarım
Hala da içimde saklı
O küçük çocuk ve dilinde sayısız
ferman.
Unutabilirim kendimi:
Uydurabilirim komik bir hikâye
Kandıkça yalanlara,
Muteber mutluluğu deşerim ellerimle
Toprağıma çökerim usulca
Yan yatarım adam boyu
Yan gelir mutlanırım da hani
Ne de olsa;
Unuttum dünü ve seni.
Kaykıldığım hecelerde,
Devrildiğim tümseklerde,
Unuttuğum mazimde
Uyutulduğumdan kime ne?
Derledim toparladım madem
Dertlendik tasalandık nicedir
Darmaduman olsak bile
Ne değişecek?
Sevdanın bam telinde
Üç beş umarsız nota.
Gazabın öfkesinde
Silik üç beş neferi yine isyanlardan
payidar
Tanrı’dan bihaber hangi münafık ise
Derdine dert yansın
Mahşerin öncesinde.
Akla karayı seçtik seçeli
Dinginliği serdik sereli yürek
rahlesine
Koyuldukça gözleri gecenin
Altın bir tepside sunduk mahremi
Kıyamet kopsa bile.