Üstü örtülü
Yeknesak kaçışın vebali de insana
Aslında insansızlığın atar damarı
Yine kekremsi acı
Hem de en derinde,
Yüzeyde baloncuklar
İhbar eden metaneti
Yüz görümü boncuklar
Yine köylü kızının elinde
Nadide bir isyan,
Bazense kanıksanandan çok çok öte.
Devre arası sırdaş kelam,
Yanık yüzlerin alın teri
Aşka yüz süren doğanın ikramı
Yine ağzından salyalar saçan iblis
Görünmezden öte
Görünmedik ne kaldı ki?
Şimdi bir çerçeve çizse evren
Sonra da koysa kayıp kıtaları
Hele ki yüreğin pervasızlığı yok mu?
Cahil cesareti bir arayış,
Bir ikram,
Bir yok oluş.
Şimdi buhar olsam, demek vardı ya:
Ya, inkâr ettiği evrenin
Sonra da yüz çevirdiği beşerin;
Hele ki en hoyrat sevgiyi de
Aşkı da hibe eden,
Yok eden
Devasa düşüş.
Bir kalibre acı,
Bir tutam özlem
Ekle sonuna ölümü
Üstünde yanıkları ömrün
Bir de yetemedikleri
Bir dirhem acı da değil ha olup biten
Derdi arşı alaya çıkan
Bunca insandan geride kalan
Belki sitemlerin torbası
Bazen
Aşkın kayıp rotası
İşin ehli hep derinde,
Kayıpların hacmi değil mi
Bilinmezin gücünde saklı?
Devrilsek bile geri geri
Yüzümüzü kızartmadan da
Kabul etsek kaderi
Yine içimizde ölü ümit, ölü aşk
Pazara çıkmış madem ipliği
Kıyamet öncesi onca isyan.
Hadi, bakalım, çekil aradan,
Yandan yana değil
Önden arkaya diz günahlarını
Hayatta bir de yüzü gülse mazlumun:
Çocukların sevdalı bakışları
Yetimin başında Efendimizin eli
Muhabbetle sevgiyle
Yok eder derdi elemi.
Gün bugün, dönüş yok.
Yol yakın
Varsın olsun ucunda ölüm.