vah olsun gece vaktine...
kalp
atışlarım şakağıma vuruyor
gecenin
rahmine sızılar bırakıyorum damla damla
her
sahnesinde rol alıyor içimdeki ahengin
bin bir çeşidi
yokuş
aşağı yürüyen öyle bir gidiş ki bu
her
adım öyle bir vuruş ki gecenin nabzına
zamanı
durduruyor
çağrı
var meçhul yerlerden
sevdalar
arayacağım ağlayan ruhuma sabahlara kadar
sonsuzluğun
aynasında ufuktan doğacak sessizliğin sahrası
*
yok oysa şah damara dokunan bir teselli
üstü yeşil eşarpla
örtülü kutsal kitap gibi
tenhalarda çekilen sır zemheri
serinliği
uçurum başlarında tutunulacak bir
dal
göğsün üstünde ki kalp atışları
sancılar
emiyorum gecenin göğsünden
şiirler
doğurmak için
düşüncelere
ümitler yağıyor çeşit çeşit
boz
bulanık dalgalarla sürükleniyorum buhran kıyılarına
ruhum
tarifsiz bir rüzgarın avuçlarında salınmakta
gecenin
öteki yüzü titreyerek aydınlanıyor
bir yıldız geliyor saçlarımın
arasına elmas renkli bir taç konduruyor
alaca sokaklardan yalınayak bana koşuyor ilham perileri
avuçların
da teskin çiçekleri
*
ne gelenden haberin var ne
gidenden
boylu boyunca bakışlarını kaldırmışsın
göklere
cinnet gecesine karşı koyacak neyin
var ki
çilekeş bir hayalden başka
hey gecenin sızlatan yalın
yalnızlığı
gökle yer arasına düşmeden
kaybolan efsun
boşlukta döneduran doludizgin fırtına
gel ki.. abu hayat suyunu içelim bir
nehir kıyısından
akan pınarlarla yangınlar söndürelim
yanardağlarda gizli titreyen
alevleri
bak şimdi azgın bir kor, yangın
çıkarıyor ıssız çöllerde
savruluyor etrafa düş gölgeleri
kanatlanmış kelebeklerin kanat sesleri
hangi kelimeler …
zehri çiğnenmiş hangi acı duygunun tadı
*
hey ayrılık vaktinin gelip
çattığı can parçası
nasıl razı oluyorsun up uzun bir
ayrılığa
nasıl …
redfer