Şiirler nakşeden
yüreğin halesi
Meczup gölgesinde bariz
sıkılgan
Yüreğin kisvesi hep
yorgun
Ufka dair özlem
Derinden derin yine
yerleşik mizacın
Alıngan künyesi.
Zaman,
Hırsız
Ve yalan…
Üçlü vukuatın
cibilliyetsiz inkârı:
Hem düşkün hem vurgun
yiyen gece
Tadımlık istilası nice
zehrin
Nice ölümün taşrası
Gönül gözünde vuku
bulan
O cereyanda
Ölüm kadar gerçeklerin
bile
Tensiye ettiği tek
reçete
Yine ve yine aşkın
istilası.
Demir alma vaktidir
belli ki;
Sefahatten ırak
Aşkın nedametine biat
Zavallı, küskün künye.
Deli ferman
Ölü şafak
Hep ama hep hicaz yüklü
sağanak
Yine Haktan hediye
Bir menzilde uyuyan
Aslında uyutulan
vicdan.
Derleyip topladıkça
dünü
Şafağı atan kaderde
Bir orta nokta olmalı,
dercesine
Çetelesini tuttuğun
Hangi hüzün değil de
Neyle suçlandığından
ibaret
Şu kanayan yaran.
Dününü ne gömdün
Ne mi diledin,
diyenlerin
Dizdiği onca methiyede:
Kalburüstü bir nizam
Sonrası kayıp şecere
Dünden ve andan ırak
Andıkça ömrü
Hatırat yüklü belleğin
Son kullanma tarihine
düşkün
Bir başlangıç kadar yoksun
yine umuttan.
Şafak sökmeden çekip
gitmeli;
Zanların diline
düşmeden
Belki de methiyeler
dizmeli kendince:
Ne şiirin ne şairin
titri;
Ne ömrün sunumu
Ne yalan ne de doğru
barınan
Bir garip düzenek:
Seyrettiğin kadar
yandığın
Yandıkça ömrünü hicaba
bandığın.
Deli fişek ruhun son
gözdesi:
İhtişamından yoksun ne
çok vicdan
Yine kara listede ölüm
ve cihan
Üstelik unutulmuşluğun
da garantisini veren
Ferman kadar bile
yoksun işte dillerde:
Mutluluğu mimlemekle
Ne geçti ki eline,
Sen ki şafağın
tüneğinde
Bir garip serçe…
Mazlum yüreğin
Her bir hücresinde
Olabildiğince vakıf
sevgiye
Boykot edilsen de
kaybettiğin künyende.