Bu yazı Eksen Çağı 5 Yazısının ikiye bölünmesiyle  oluşan 5a kısmıdır

Tanrı ilah olmadığı gibi İlah ta, tanrı değildir. Bu hastalık her bir mana anlayışını, her birinin toplumsal girişmeli süreçler içindeki kırınımlarla farklı düzey ve düzlem ilişkilerini izafe eden anlamlar olduğunu bilmemekle anlatım ve çeviri yanılgılarına düşerler.  Farklı bir toplumcu düzey ve düzlemin mana anlayışı olduğunu, kategori etmezler. Toptancı mantıkla hepsini tanrı ve tanrı gölgesinde put sayma hastalığıdır. Bu nedenle ilahilerdeki okuma ve anlamalarda pek çok çeviri hataları yapılmaktadırlar. 

Çeviriye konu olan sözcüklere bu günkü sözcüklerin anlamları verilmekle o çevirilerde çok büyük yanılgılar ortaya konur. Buna rağmen geri bağlanım yasalı temel referanslı bağıntılardan hareketle; doğal olandan yansımalarla, tarihi sürece dikkatli bir bakış yaptığınız zaman durum anlaşılırdır. Nesnel ve öznel süreçli anlayışıyla, aktarımlarda oluşan kara deliklerle olup biteni söylediğiniz zaman; olması gereken en yaklaşık en doğru anlatımı ortaya koyabiliyorsunuz. 

İlahide geçen Apsu ya da An veya Anu, bir grubu ve bu grupların oturduğu yeri belirtmekte olan bir isim ve mana anlayışının kendisidir. Hem de ittifak eden üretici totem grup olmakla eski totemi mana üzerine bir yeni manası irade eden ilah olmakla bir inkişaftır (gelişmedir). Tatlı su Anşar ilahı ile Tuzlu su Kişar ilah grupları birleşmesi söylemi birbiriyle ilk kez yüz yüze eden ilk temaslar olmakla duyulan tedirginlik ve zorunlu ilişkiden bir araya gelip müşterek kararlarla birleşen bir senkronize oluştur. 

Bu temaslar grup aitlerinin karşı grup aitlerinden olan her bir kadınını ve erkeğini tanınmasıydı (…ve Âdem Hava’yı bildi…). Ya da “… Ve Havva o zaman ilk kes adamı bildi”. Yani “tatlı olan acı ile birleşti” Bu temaslar karşı grup kültürünü vs. tanımaydı. Bu temasça girişmeler zıtlaşmalar olmakla bir arada olan, birbirine uygun (senkronlu) giden anlam ve isimlendirişleri belirtmeydi. İttifakla insan (Hava, Eva kadın ve Edım, Âdem, adam) olmuşlardı.

İsimlerle tanıdığı girişmeler içinde ortaya koyduğu harmoniyle (uyumla) gelecek, ortaya çıkıyordu.  İttifaklı karaktere göre geleceği; hiç te alışığı olmadığı, geleneği olmadığı bu girişmeler belirliyordu. Yarın kavramı alışığı, biliştiği olmayan bu girişmelerle anlam kazanıyordu. “Birleştiğinde tatlı ve acı” anlatımlı bu söylemde ilkin acı tatlıya bağlanmakla, bu söylem göğe göre olan yerin tanımlamasıydı. 

Ve bu tanımlamada ben merkezli anlatımı yapan grup, gök grubu olmakla; gök grubun anlatısı olduğu besbelliydi. Ve birleşenler de gruplar olduğuna göre isimler de; oturulan topraklara, yöne göre durum tanımı olmakla ardında da tatlı ve tuzlu su söyleminde "grup" anlamı çağrışır.  Grup ta bu yer ve yön anlamı içinde olmakla zorunlu bağdaştırıcı meslek tanımlarını da birlikte su yüzüne çıkarıyordu. 

"Gökten yere indi" söyleminde inen, eylemi yapan kim? Grup. Neredeki grup? Gök yer; yukarı yerdeki grubun tatlı su çevresindeki grup olması eşleminde üstelik çobandı da. Bu söylemdeki yer, yön meslek adı öncelikle “grup olarak" belirtilmektedir.
Sonra da inilen yer neresi? Diye sorduğumuzda acı (tuzlu) su dolayı olan YER denen çevredir. Yer; gök olana, göğe göre olan yön adıdır. Grup ismidir. Gök söylemi yerden ve inme eyleminden önce gelmektedir. Unutmayın ki inilen yer de bir grup adıdır. Tarımcı yani kâfir denilen bir grup adıdır. İnen de, inilende grup ve yer adı olan beşli bir eşleyimdir.
Aynı biçimde ilahideki Tiamat ilahı da hem "yer, yön" adı. Hem "grup", “meslek” adı olmakla aşağı taraf yerde, tuzlu su civarındaki karada oturan Sümerli gruplardı. Tatlı su ve tuzlu su olan iki gruplar ittifaklı sentezin birleşmesi olan ortaklık girişmesi yeni ürün Mummu'ydu. İttifakın doğum alanıydı. Mummu ittifakın merkeziydi. Gelecekle olanı verip meydana çıkarandı. Kybele, İnanna, İştar vs.dir.

Apsu (Anu) grup olarak "gök grup"" yer olarak yukarı yer, yüce yer ve tatlı su çevresi ve çobandı. Tiamat (Ea) grup olarak "aşağı yerde, tuzlu su civarı, bataklık yerde olan gruptu". Çiftçi, tarımcı veya kâfirdi. Yön olarak aşağı yerdi. Çevre olarak ta tuzlu su ve bataklık civarıydı. 

İttifak öncesinde Apsu veya Tiemat diye söylenen bir sözcük yoktu. Bu sözcükler ittifak öncesine göre anlamsızdır. İttifakla birlikte anlamdı. Ve ittifakla bu gruplar artık, birbirini bilen, birbiri ile girişen, bir birine göre farklı iş ve mesleği olup, iş ve mesleğini düzenleyip; iş ve mesleği birbirine göre anlama ve anlatım dili yapanlar olmakla artık bunlar geleceği belirleyen kararları almanın ilahi gruplarıydılar. 

İttifak eden grupların adı An, Ki de olsa; ittifakı girişmenle olan salınımlar müşterek (ortaklaşa) manayı belirten anlamıyla söylenmesi ise ilahilikti. İlahın anlamını bilmezseniz; ittifakı da ittifak içindeki iki ayrı iş ve iki ayrı üretimi de bilmezsiniz. Gruplar ittifakının birbirine göre olan işi, üretim bağı oluşunu da bilmezsiniz. İlahi sürecin en az iki ayrı grup sahipliği oluşla başladığını da bilemezsiniz. 

İki ayrı grup ve mesleğin, iki ayrı irade, iki ayrı mantık ve en az iki ayrı mantığa göre oluşan bileşke bir karar (fikri onaylama) olduğunu da, bilemezsiniz. İrade; geleceği de belirleyecek olan, çok sihirli bir bilinç kavramıdır. Yani ittifakı olan karar ve kararlar ne tek başına yerden geliyordu. Ve yine irade olan karar ne tek başına gökte geliyordu.

Her bir grup, birer totem mesleği olan, iradesini kullanıp; birleşmenin kararını alan ilahi gruplardır. Yani An da Ea da hem bir karar alıcı ilah, hem de bir iş gören, iş öğreten, işleri düzenleyen, ittifakı tasarım eden ilahi grupturlar. İlah tanımı ilk anlatım biçimleri olmakla tekil ve çoğul kullanımı karşılıyordular. Gruplar birbirine göre tekildi. Bu bağlamda ilah grup adı olmakla tekildi. Ama bir tekil grubun içi kişilerden oluşmakla grup çoğuldu. Grup içi kişilerden oluşan çoğulluk olmakla da; grup kişisi kadın ilahe, grup kişisi adam da eril olmakla ilahtı. Kısaca birden iki, üç, dört vs. olmuştu.

Apsu (tatlı nehir suyu) Tiamat (deniz suyu-tuzlu su, acı su) mummu (kaos-birleşme) ittifak olmakla yeni bir anlam ve anlatımdır. İlah totemi oluşa karşı kolektifle olan totemi ana zemin üzerine totem gruplar bağdaşmalı bir anlamdır. Yani totemi oluş bölgenin totem merkeze göre anlam oluşuydu. Bölge de yer anlamına göre bir anlamdır. Oysa İlah artık tüzeli olan ilahlar merkezli kült eksenine göre bir anlamdır. Bu aynı zamanda ön ittifaklı çekim ekseni olan ilahi merkezlerin ikizleşmesiydi. İkizleşme üreten grupların birleşme yapmaları durumunda kendi iradi kararlı yönetimlerinden ileri geliyordu.

İlah, ön ittifaklarla birçok yer yön ittifaklısı olan gruplardandı. İttifaklar birçok ilahlarla olmakla bu ikizleşme politeisti bir mana; politeist bir mesleki girişmeli ortaklaşa (iştiraki) karar almaları süreciydi. 
Olgunlaşmasını tamamlayan ön ittifaklar yansıması içinde kimi yansıma “kişisi egoyu” öne çıkaran salınım olmanın büyütülmesine çok çok uygundu. Bu heva ve hevese kapılan kurgu düşünce zaman içi ortam girişmeli kendisini tartıştıran tartışmalarla kendi salınımını veya kendi bencil salınımlarını iyice büyüttü. 

Büyüyen bu mana anlamlı süreç enerjini olan sinerji El mana anlayışlı bir çekim ekseninde birikişti. Bu birikişe göre oluşan mana anlamasına göre kimi kolektifi olanlar kişilerin özel mülkiyeti sayılacaktı. Bencil oluşa göre, bu kişisi sahipliği herkes kendi üzerine ve kendisine mal ediyordu. Diğerini bu mal edişten yoksun kılmayı hayal ediyordu. Kolektif olup bitene göre bencil oluşun büyüsüne kapılındı.   

Hele bu sahiplikle oluşacak yeni süreç senin çevrende ve senin iradenle dönecekse; sürece kapılmamak için hiçbir neden yoktu! Çünkü böylesi bir sürece kapılmamak bencil oluşa aykırı olurdu! Bu sizle oluşan bencilliğe göre doğruydu. Ama sizin dışınızda oluşan kolektif akla göre akılcı değildi.  

Sizinle ve sizde oluşan bencilliğe kapılmak en az enerji harcayan durum olmakla kolaydı. Oysa kişisi bencilliği grup hareketi üzerinde kolektif oluşa göre düzenlemek hem kolektif bilinçti. Hem daha zor olan bir akıllanmaydı. Ama kişisi bencilliğe göre kolektif oluşun kat kazancı küp olarak artıyordu. 

Kolektif olan akıllanmayı kavrayamıyorsanız bencil olan aklın peşine takılmak çok çok daha yeğdi! Bu yeğleme türün kişiye yüklediği bir kaygıydı ama kolektif te bu kaygıyı kendi üzerinde çevrime etmekle aslında türü çok çok güvenceye almıştı. Kolektif ilik kişi yararlanması olsa da, ideası; mana düşüncesi tür içindi.
İşte kişinin kendisini aşamamakla direnç koyduğu zorluk kişisel olanla, türsel olanı kavrayamamaktı. Kişi tür değildi. Kişinin kendisini aşamaması olan bu neden ile türün kolektif sahipliğine karşın kişi sahipliğin bencil düşüncesi, kişiye çok cazip geliyordu. 

İyi de bencil sahiplik, kolektif oluşu bilmeden de üretim hareketi olmuyordu. Tür kişi üzerindeki gücünü dayanışma, sosyal olma, birlikte hareket etme, yardımlaşma, iş birliği gibi birlikte oluştu sentezin yasaları üzerinde duyuruyordu. Kişi sahipli bencil oluşa geri dönüş, ittifakı kolektif öğrenme içinde oluştan ötürü çok dar ve sınırlı olmakla geleceği parlak olamayan bir güdük kalıştı.  

Süreç tür çevrimli baskı ve basıncın tür olmakla hayatta kalmasını kişi üzerinde evlada bağlılık olmakla da kişilere icbarla yaptığı dıştan bir eğimdi. Bu nedenle kişi bencilliği yanında zorunlu olukla kolektif güç üzerinde kolektif güçle çevrime olacaktı. Ama El mana anlayışla kişi bencilliğine çöken bu kişisi bencil tutum bu kolektif olan çevrimi gözlerden ve akıldan gizledi. 

Gizleme işinde kolektif oluş bilincinin üzeri El mana anlayışlı şal ile örtüldü. Yani kişisi sahipli bencil oluş heyecanı ile iyi bir illüzyon veya göz bağı kurnazlığı yapılacaktı. El mana anlayışı içinde de birbirini takiben ilahlardan yansımayla, ilah yerine monark El mana anlayışlı El'ler ortaya çıkacaktı.

El, kolektif tüze ligi, kolektif gücü ve kolektif aklı kendisine irade edecekti. Bu tür tekil iradeyi oluşan bencil süreç, bütünleşmiş olan kolektif sürecin bütüncül bilinçle; bütüncül güç bağıntıları üzerindeki muktedirliği kendisine mana ve zihniyet zemini yaptı. Böylece ilahi süreç kişi mülk sahipli bencil oluşa göre parçalandı. Bu durum içinde ön ittifaklı İlahi evrim ilerledikçe, ilerleyen zaman açılımlı gelecekle; her biri bir öncekinden daha belirgin bir kimlikle El olanı ortaya çıkardı. 

Kimi kişilerin sahipliğini ön gören bu El mana anlayışıyla ilk ortaya çıkan yapı tipi, mutlak El monarşisi olacaktı. Sonraki süreç yeni bir El sentezini öngören birleşmesini yapan büyüme ile meşruti monarşiye dönüştü. Meşruti monarşi de kendi merkezinde çifter çifter yeni oligarşin El'lerden oluşan politeisti bir görünümle ortaya çıktılar. Ön ittifaklı ikizleşen yapılarla söylenilen ilahlar yerine şimdi oligarşin tevhitle ikizleşen oligarşi egemenliği olan Rab oluşlar ortaya çıkacaktı.
( Eksen Çağı 5a başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 5/18/2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu