Sahiplendiğim kadar,
Sevebildiğimden bile öte.
Susmaktan yanayım işin aslı
Sözlerim yakarken
Ben ölürken hicaptan
Varlık kadar yaralı
Hangi şaibeli şiire
Göz kulak olsam da ne yazar;
Ne yazarım neye yarar,
Demenin vebali boynuma
Boyumu aşan bir aşkı sahiplensem
Gönül pazarında.
Elden ele dolaşan bir yürek,
Olmadığı kadar
Şaibeli ömrün sarıp sarmaladığı
Bir hüzün mü bu kadar yaralar
İnsanı, demek bile kaygının düşmanı.
Hele ki nasıl da yarım daire içim
Teğet geçen yalancı bir mevsim
gibisin
Derken, titrer içim de
Sona geldiğimi bilir
Ve kaparım gözlerimi
Açık bildiğim sadece o kapıdır
İçinde diri diri ölmeyi bile
Sehven kabul etmişliğim.
Patavatsız sanrılarında yüreğin,
Kayıp nizamında dünlük yangınların
Ayıp bellediğim bir şiiri bile
kundaklarken
Eşrafım
Hele ki namert bir gölgeyse
kuytularım.
Damıtan aşkın
Densiz ve yanlı mizacı;
Sebepsiz ölümlerin
Yeniden dirilme heyecanı.
Hem ölür hem severim, demek olmasa
bir hicap;
Gelip giden aklın seması yine
Ansızın yanıp sönen titrek bir
şimşek.
Kansız olmasa da ölüm;
Yanıp da kurtulmayı dilemese insan
Arındığımız kadarız madem
Böyle gelmiş böyle gidercesine
Elimiz boşlukta
Zaman hep aynı koğuşta
Metanet zaten yüreğin çeperi
Sevip ölmek değil mi
Yeniden doğmanın tecellisi?
Zamansız ve mekânsız özlemlerin
Biri bin para.
Kıblesi kayıp ömrün
Hazanında bile olmaz mı en derin
yara?
Gülen yüzün solası yok
Gülmese bile yürek
Aşktan yana açan her çiçek.