beyaz asanın gittiği şehirdeyim hep hasret doluyum çünkü
gönülden görenlerin aynası, gönül gözlülerin gözbebeğiyim bir huşu gibi düşerim ilahi aşk dergahına ayyuka çıkar zikirlerim
her türlü rikkat, her türlü nefs, her türlü şuur yok olur bende
kah gözlerimi yumar kah açarım kah ölümden, kah hayattan dem vururum bir elim kalbimin üzerinde salavat getirir
bir elim tespih çeker azizler meclisinde
bir vecd hali titretir kalbimi
içinde gizliden gizliye çektiğim hular
ben sessiz yaşarım hayatı, kim beni nerden bilecek ki
*
canımı sebil ederim, duygularımı , hissiyatımı, efkarımı
ağlayan gelin çiçeği gibi bihuş bir hale gelinceye kadar
gecenin eteklerinden ilhamlar toplarım yeni baharlar doğar sabahın tan ışıklarıyla
yeni muştular süzülür göğün kızıl ufuklarından
nevmit bir aydınlık gibi milyonlarca zerreye ayrılırım
mecnunluğun, şaşkınlığın, avareliğin içine nüfuz ederim güneşin ziyasına katışıp aklımı eritirim
üşümüş ruhları ısıtırım
koyu karanlıklara , aydınlık götürürüm
ben sessiz yaşarım hayatı, kim beni nerden bilecek ki
*
sarhoş gibi olurum bazen
nemlenmiş elifin rutubetiyle
her bir nefes mim üzerine şebnem gibi yağar
havayı saran mavi tütsü ,içime siner adeta ruhum yıldızlaşır yalnızlığa adanan gecenin göklerinde
düşünceler bir sabah rüzgarı gibi eser durur
pembe pembe ferahlık veren açelyanın ciğerlerine dolarım
yarı gölgeli sarmaşıklara sarılırım
güneş ışınlarına ihtiyaç duymadan bir ümit tohumu gibi büyürüm
ben sessiz yaşarım hayatı, kim beni nerden bilecek ki
*
ben okurum kelamı , yazarım kalem ile
göklere çıkarım şimşek çakar, gök gürler, ufuk birbirine girer
arzın üstüne inerim filler haykırır, aslanlar kükrer
inim inim inler zaman ve mesafe
ben ne toprakta gezen gölgeyim
ne de toprak kokusuyla dolu tozlarını yuttuklarım
bazen zamansız çıldırırım bir kum zerresi kadar olur her şey
sırrına eremediğim ve eremeyeceklerim
ben sessiz yaşarım hayatı, kim beni nerden bilecek ki
*
redfer