Bir fermandan çıkıp da yola adımlamak
Yalın ayak,
Kıyısı olmayan şiirleri
Islah ettiğim de yüreğin mehteri
Aslına biat
Duyulmaz bile
İç sesimin tezat iklimleri.
Peyda olan onca nüktedan,
Onca sıradan,
Onca yalın vecize:
Bir iklimden çaldığım rüzgârı
Bir de güneşin saltanat sürdüğü
Gök kubbeye serdiğim
Sırlardan doğan bir tebessüm
Irak yüreğinde
İnadına seni sevmek.
Aşkın ikrarı
Solan çiçekten de alacaklı iken
Yüreğin neferi
O doyumsuz sükûnet
Yine içlenen bir deyişten
İçimlik yüreğin
Ömürlük ikametgâhı
Ölümsüzlük kadar kutsal
İçine düşülesi sefalet.
Hicvinde bir varlığım
Evrenin, dirayetimi sınadığı
Fevri bir rüzgârım.
Dediklerim ne ki?
Şah damarımdan yakın
Kutsal varlığından ırak olan kim ise
Düşsün yakamdan.
Ne sükûtu uğurlarım ne de yâd ederim:
Geceden çalıp günümü heba ettiğim
Bunca seyrinde ışıldayan kelamın
Yüzü suyu hürmetine
Takındığım asalet.
Ses olurum sus olurum.
Sev derim, sevmelerden mütevellit
Şiirler kadar aklı ırak yollara
düşerim
İçinde sensizliğin tokası
Vebali nasıl ağırsa
Yüreksiz saltanatların
Solgun sureti:
Adayıp da içimi
Anıp da hidayeti
Ar bildiğim her sözü her yemini
Kutsallığın dağına serildiğim
Bir gönül işçisiyim
Sakladığım fermanın
Okunan hutbelerdeki keramet…