Atıl damarında kalbin imgeler
dolanıyor
Şiirin ayaklarına.
Balyalarca hüznü tabutlayan lanet
benzeri
O ihlal
Kimi düş pazarı
Kimi soytarı
Oysaki her biri asil ve ayrıcalıklı
Tıpkı çaya attığım şekerin
Kıtlamasına eşlik eden
O derin iç çekiş
Ya da az şekerli bir kahve
Düşlerin bir bir d/evrildiği.
Şimdisini kundaklayan yangın
Yarının buğusuna yokluk katan
Deli ve taşkın ihtiyar.
Her tümce bağımsız birbirinden oysa
Varlık kadar hiçliğin hicvine
Tanık tutulan
Şühedası belki de şiirden ve kadından
Arda kalan son ihtar.
Kana kana içip
Sersemce kandığımız mı tek yalan?
Örtüşmeyen bunca gerçekle
Düş çukuruna tıkılası
Bayat bir poğaça:
Adı bende saklı hani:
Günün birinde
Sırtımı sıvazlayan onca bakir hatıra
Bir kalibre dahi etmez iken
Aklımı köle ettiğim
İşkembe çorbası adeta şiirlerin
Derin derin iç geçirdiği.
Hadi doğra dününü şiir niyetine
Ve kaşıkla
İç içebildiğin kadar.
Ben şiirle doydum anne:
Küfelik olsam bile
Yorgunluğumu asla tahliye etmem,
Diyebilmek mi meziyet?
Ya da ufkunda batan gemilerle
Karadeniz’dekilerden bile tehlikeli
Eğer ki hayallerin battıysa
Ansızın en dibe.
Şakıyan hicvinde bülbülün
Eğreti bir gülümseme babında
Kilitlendiğim
Hangi şiirse.
Hadi, tutunalım ipine kara göğün
Dalalım her birimiz en dibine
Volta atan fırtınaların fıtratına
Akla ziyan olsa bile içimizdeki her
imge
Ve bağırırken;
Şiir, şiir diye diye…