Zaman, yaşını ve naşını bırakıyor tefekkürle geçen gücümün tükendiğine dair de tek kanıt iken.

 

İçimde varlıksız yokluklar saklı ya da yokluğun tok gözlü varlığında, ben sancılandığım her şiiri evrene sunarken.

 

Bir beyit gömülü kimi zaman artık hangi lahit isem ısrarcı söylemlerin de en yakın tanığı…

 

Zamanın kulpunda saniyeler asılı.

 

Ömrün eş güdümünde, bariz bir yenilgiyim yine şahikaların korunaklı dünyama dayattığı onca veryansın.

 

Gölgemden yoksun olmak istediğim sanki mühürlüyüm sanki lekeli; sanki evrene ve acıya tapulu.

 

Karambola giden bir hülyayı yeni uğurladım bir de kanıksadıklarıma delalet bunca güfte evrenin ısmarladığı ben ki devşirme gazellerin sancağına vakıf ve elemi tütsüleyen bariz yanılgılarım.

 

Sıfatlar ise varlığıma askıntı.

 

Ben dar ölçekli bir pencereyim belki camı kırık belki de canı.

 

Zanların tufanında, gel geç aklın hitabesi adeta yazmadan geçmediğim ömrün arka penceresinde yalnızlığına tutsak kumruların yüz karası o asil beyaz kanatlı ve lekeli kuş.

 

Hayli bitkin.

 

Hayli tutkun.

 

Hayli yoksun.

 

Hayli mağdur, demekten imtina ettiğim yine de kıyısında köşesinde saklıyım bunca hatırattan düşen payıma ne ise.

 

Kâinatın orkestrasında, vokal yapan iç sesim ve evrenin şefi istikrarla yönetiyor içimdeki teyakkuzun pervazında belki de gölgeliğime müteşekkir bir yenilgi ile ayıla bayıla yola çıkıp da yolun sonunu getiremeyenlere nazire edercesine kıt kanaat mutluluğa dokunmak kadar uzağından bile bakmak iken en güzel olan o tanı/tını.

 

Yardan geçip…

 

Serden geçip…

 

En çok da kendimden…

 

Faturası kesilmiş olsa bile yâd ettiklerimden ayrı düşemiyorum hayatın gölgeli perdesinde yanık bir kelama parmak basıp kara kaplı defteri yırtık akça pakça sayfalara aşkla dokuduğum.

 

Gördüğüme uzağım.

 

Uzaklığına belki de en yakın yine o aşüfte imleçler pek bir endamlı olmayı maharet bilip cümlelerime bölücü güçler muamelesine maruz bırakıldığım.

 

Şaibeli gölgelerle oynaşan ay ışığı ve çapkın edaları ile yıldızların tozunda izler bırakan kırık kanatlı göçebe duygularım: kuş bakışı resmettiğim evren, insan benzeri yanıp tutuşan dirliğin şarkısı ve en kestirme yoldan varmayı umut ettiğim ana karası umudun hele ki şakıyan bülbüle de düştü mü yolu insanın ve ben gül bahçemde payidar kılıyorum geride kalmışlığın acısına inat içimdeki sevgi ile dokuduğum bir masala bel bağlayan o yaralı yürekli ceylan misali sektiğim bazense seyrelen ümitlerim ve ifşa etmekten geri duramadığım.

 

Zaman en nankör yolcu.

 

Hayat, kundurası aşınan bir yaren.

 

Zanlar ne muteber ne dayalı döşeli: varsa yoksa cebelleşen iç sesimin tutanaklarında kılı kırk yardığım kıyamet alameti önce sesimle beyitlere asıldığım yine bana askıntı bir şarkıdan nemalanıp şarkılar mırıldandığım.

 

Hayli yanık bir sitemi, bağrıma basıp da…

 

Hayli yanlı bir isyanı yok sayıp Allah yolunda yürümekten başka çarem olmadığı.

 

Göğün ritminde atan yüreğim: yüreğin tutsaklığında tıknefes bir koyultu, göğün tutunduğu ve tutuştuğu bulutların fıtratına armağan ettiğim sonramda çömelip methiyeler dizdiğim ve kuruduğum günbegün ve içim kan ağlarken ben gülücüklere esir olmaktan aciz varlığımla kıyamete yaklaşmanın verdiği huzur ile rahmete sığınıp rağbet ettiğim hüznü esefle kınayanlara ettiğim sitemle perdesini çekerken gecenin…

 

İhlal edildiğimin bilincinde belki de bilinç ötesi bir boşluk.

 

Görgüsüz zamandan çaldıklarımıza kasıt belki de kendimize olan kastımız…

 

Bir notayı sahiplenmek diğer adı yine hangi şarkı ise asılı kaldığımız ve sicimlerle hapsolduğumuz boşluğun haznesinde aslında soyut bir rahleye serilmişliğimiz…

 

Çemkiren bir baykuş ve o uğursuz sesi ile güftelere rahmet okurken gece yine bir kıskaç yine bir erdem zafiyeti ve yinelenen teyakkuz.

 

Yorgunluğunu tahliye eden gün bitiminde, evrenin kestiği hesap bir yandan ceza kesiyor zaman bekçisi sonrası muğlâk olsa da bin bir şekle giriyor yüreğin halesinde açan beyitler.

 

Kandığımız kadar kandırdıklarımız aslında kendimizi: bir methiyede belki de tarihte asılı her hangi bir mersiyede aslında kasıt yok, demek akıl karı değil ne de olsa içimizdeki ucube gölgeleri öldürmek adına ölümlü sıfatımızı sonuna kadar hak ediyoruz.

 

Yangınların manifestosu: ölü ve yaralı sayısı bir de yangından mal kaçıran şiirler… hani kısa; hani hiciv dolu; hani yeknesak kalemin tutarsız feragati.

 

Öykündüğümüz minvalde gidip geliyoruz bazen fazlasıyla boşboğaz bazen temkinli ama bir o kadar mutsuz.

 

Bir dehlize düşüyor yolum sonra bir diğerine: kıyıma uğrayan duygularımdan yorgunum aslında meczup yüreğin mahkûmuyum… demekten imtina etsem bile kimin umurunda?

 

Kimin umurundayım?

 

Göğün kanatlarında kelebekler oynaşırken bilmiyorlar oysa her saniye aleyhlerine işlerken… mutlular ve şen şakrak ve hiç ölmeyecekmişçesine cenup hayallerin pimi çekildi çekilecek…

 

Bir kayıt düşüyorum ansızın.

 

Bir gardıma daha yenik.

 

Bir sözcüğe takılı iken aklım.

 

Ve severken ve en çok da kendime ihanet ederken.

 

Dokusundayım zamanın; hayatın hüzün tarhında ekinler biçiyorum ve her ekimi milat biliyorum; her bulutu bir kaçış; her sevgiyi ise umut ve umudu da yokluk biliyorum çünkü umutlar erirken hayat feragat ediyor hüviyetinden aslında başkalaşan bir minvalde ben bir gömüt tasvir ediyorum: kâh gömdüğüm kâh içine gömüldüğüm kâh karabasanlarıma tanık; kâh top tüfek dayanmazken içimdeki bitimsiz savaşa.

 

Umurunda bile değilim evrenin.

 

Lakin evren benim umurumda.

 

Tokuşan iç sesimle dış sesin taarruzu ve az sonra kopacak kıyametin öncüsü atan şafağım.

 

Kıyama durmak an meselesi ve belki de en makulü.

 

Hani’lerimi topluyorum; hangi’lerimi ise yamıyorum: sonram yok benim madem…

 

Sahi kim söylemişti bunu?

 

Öncemden muzdaripim: bu da mı kaçkın bir yüreğin aşırdığı bir sitem?

 

Ölümden korkmak… ölmekten mi ölümüne tanık olmak mı sevdiklerimin?

 

Ölsem keşke… demekten vazgeçip hayata ve mutluluğa öykünüyorum.

 

Mavi bakışları delip geçiyor kardeşimin: çok mavi gözleri ve çok can alıcı sözleri: hani az konuşanlar grubundan ama bir o kadar etkileyici ve vurucu. Sahi, en son ne demişti?

 

Belki çok şey zira hiç olmadığı kadar geveze son zamanlarda ve neşeli.

 

Zamana taziyelerimi sunuyorum ve kala kalıyorum içimdeki huzursuzlukla.

 

Hiç böyle olmazdı, diyemeyeceğim zira hep olan.

 

Bu neşe akla zarar.

 

Burnuma gelen bir koku: az hasret fazlaca acı ve bol miktarda umut.

 

Neşesine tanık olduğum kardeşim: bu sefer gölgeler geçiyor yüzünden ve mavi gözleri daha da irileşiyor sanki acıyı ve hasreti tahliye edecek olan tek kişi aslında öyle de.

 

Sorularla muhatabım.

 

Cevabı olmayan soruları sormayı unutuyorum akabinde ve ismimi de. Az sonra çıkacağım ringe iyi hazırlanmalıyım.

 

Acıların prova yaptığı ve en güzel sunumu sergilediği.

 

Zanlar da umurumda değil artık zaten kimin umurundayım ki?

 

En çok da kendimin.

 

Hayır, en çok kaprislerimin.

 

Uyluğum da uyruğum da kayıp.

 

Zaman pek bir telaşlı ve esvaplarını giyen bayram çocuğuna ilişiyor gözüm ama çok çok geride kalmış bir zaman aralığı.

 

Mutluluğun başrol oynadığı ve huzurun ve hayallerin…

 

Yüreğime pelesenk yaptıklarım ve sahnede kardeşim.

 

Mizacına en yakın tanık iken bendenizi esefle kınayan yine o.

 

Göğün şerbetine alışkın damağım: az evvel yağan yağmurdan bahsediyorum ve kardeşim yağmurun yağmadığını söylüyor oysaki aynı şehirdeyiz ama az ara farkla geçmiş yağmur bulutları tepemden yoksa ahmakıslatan mı demeliyim?

 

Toparlıyorum içimdeki beyitleri ve dolduruyorum heybeme geçen günü ve yeni günün eşlik etmesini dilediğim bariz mutluluk fasılları.

 

Sahi, kimin umurundayım?

 

Benim, diyen kaç kişi ise… geç kaldım. Çok özledim kardeşimi. Acısını çıkaracağım işte onu görmediğim ve ayrı geçirdiğim bunca zamanın.

 

Mavi umuttur.

 


( Mavi Umuttur... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 29.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu