Taziyelerini sunarken rahmetin
Doğurgan ve vefalı tanısında
İçten dışa dönük bir seyreliş adeta
Ölümün yok edici vasfında.
Görgüsüz kuşlar şahit bildiklerine
Toz kondurmazken
Göçebe kaygıların düş palazı durağına
Hangi soytarı sitem
Baş tacı olur yürek yarasında
İhanet ve tıynetsiz bağnaz
sancılarına
Kim göz kulak olur
Sevgiden yana almamışken nasibini?
Bir gölgeyi daha kurban edip
Gecenin şirretine tanık
Bir lanetten ırak olmak adına
Sitemlerin mizacında
Hep mi yanılgı?
Hep mi yalanı tımar eder baştan aşağı
Gün dönmeden kırmızıya
Her satır başını kendine yuva
Yapmış şair benzeri bir canlıya.
Vasıfsızlığım aşikâr
Gölgemde yoksunluk
Varlığımda gölgesi sitemlere bandığım
Kadar da var
Aşkın illet tezahüründe,
Kayıp giden ziynetlerimin
Parlayan alın terine muhalifim
İçten içe
Derlediğim bir hikâyede.
Nöbet tuttuğum her satır başına
talibim
Yine aklımın bir köşesinde
Saklı tuttuğum maziyi de
Söndürürken için için
Yanmaya meyletmiş
Kuru fıtratımla
Kim için?
Yaşadığım değil
Kendimle olan davamda
Huda’nın varlığına
Banarım duyguları
Ve sevgiyi merhem bildiğim
Her kutsal rahleye sererim
İçimin iklimlerini bir bir
Belki tezahürü hüznün
Boydan boya geçtiğim
O sefil ırmağı
Ters köşe yaptığım bir iklimden kaçıp
Alıp başımı gittiğim…
Şiirin tepesinde
Bir buzul kadar soğuk
Kinin öldürücü busesinde
Dayanağım sevinin mahiyeti.
Zamanda elyaf düşlerim saklı:
Mabedimde yorgun bedenim
Varlığımla vakıfım hiçliğime
Hiçsiz iklimlerin kimliğine
Tarumar olduğum da mı yalan
Bir şafak vakti?