Uyduruk bir mavi olabilirim…
Şaibenin dilinde vakur bir pembe
akabinde.
Korların yaktığı
Cenazemin leş tadında
Bir arya
İçin için kokan aşkın revnak tadıyla.
Dalyalarca ümidi boca ettim
Siper ettiğim yüreğe mazgallar koydum
ben
Sırf incinmesin diye
Gecenin tenine de beyazı boca ettim
Hani olur da yanıltır göğün
neferlerini.
Şirret bir terennüm, kâbusum:
Asılı kaldığım iplerinde rüyalarımın
Balyalarca korku
Irak yüreğin kibrinden
Aldatılmışlığın yanık tadı.
Taarruzu altındayım bunca hengâmenin
Göl durgunluğunda olmasa da
Daldığım her hülya
Defnettim önce huzuru sonra yetim
neşemi:
Kaybettiğimden beri içimdeki tek göz
hücremi
Zanlarla bezendi âlem
Zemzem suyuyla yıkansa bile
Neye çare?
Bunca kâfirin duasına
Elbette yağmayacak gökten şer dilinde
beddua.
Nutkumu tuttular
Niyazlarımı sakladım
Aşkımla koyun koyuna büyüttüm
Dünkü masallarımı:
Ufkumu açtı el âlem
Haznemi doldurdum ansızın matemle.
Kopup geldiğim kucağından
Yaslı şehrin
Kinayeler yamalandı diz dize
Dizmek de değil hani
Üstüne kıvrıldığım dizelerin metaneti
Geçti en sonunda bana da.
Bandım önce ilk heceyi
Ekleyiverdim yüreğimdeki kopuk
düğmeyi.
Neydi ya da neyden ibaretim bunca
zaman?
Unutulduğum aşikâr
İsmimle yaşadığım zaten mevsimin
düştüğü şerh:
Gülmek de değil derdim
Gülümsemek bile yeter hani:
Önce şahit tuttuğum geceyi
Devrilen hecelerde
Yeknesak bir kelam:
Sözüm ona aşkın hicabı
Dünün özlemi anbean
Sefalete düşkün yüreğin minvali
Gelip gitmeler durağında.