Haliyle yoksunum şarkılardan
İçindeki tüm notalarla
Perhize yatırdığım düşlerim.
Bir kırlangıcın rüzgârına takılı
aklımda
Ebediyetin teamülü
Gün görmemiş bir yetimden çaldığım o
mısra
Hani tebessüm ehli bir yaren
Bir gölge de olabilirim:
İçimdeki ukdeler
Damağımda kalan tadı ile
Söylenen, ölesiye sevdiğim yalanlar.
İçinde peyda olan bir rubai belki de
Aşkın öfkesine yenik düştüğüm
Derken balyalarca satıra denk düşen eşkâlim
Oysaki ben kuru başıma
Aşklara ve şiirlere kurşun sıktığım.
Zamanı sıktım da sıktım
Suyu mu kaldı geride?
Gözlerimdeki nemi saymazsan tabi.
Bir bir dillendiriyorum malum hikâyemi:
Görücü usulü ile evlendiğim
Bunca şiire bile yoldaş bildiğim
Tek kare de olsa
İçimdeki mevsime denk düşen
Sonrası malum, deyip
Mutluluğa rest çeken.
Adımla vakıfım hayata:
Gülebildiğim kadar da güldüm
Kimseler görmeden silerken
Mutluluk gözyaşlarımı.
Vallahi, yalan değil/di mutluluğum
Henüz doğmadığım bir tarihte;
Tek şahit yine Allah’ın hikmeti.
Demir attığım yorgun şehrin sularında
İstanbul’a kenetli her hücremde
Yenik düştüğüm hep kendimdim:
Bir mizacı öteleyen,
Bir yüreğe kambur diyen
Bunca nisyan bunca güfte.
Soluklandığım sırlarında ömrün
Şehrin sırlarına içime döktüğüm
Belki de kendimin sır kâtibi.
Yaftalanan güncemde iri ufaklı
mütalaa edilesi
Sonrası malum,
Ne zaman döndüm ki sözümden?
Bayat ve yorgun sıfatlar hep aksayan;
Yol yordam bilmez bir meczuptan öte
Hangi şiiri temsil edeyim
Derlediğim hangi yükü kiminle
bölüşeyim?
Seyrinde matemin,
Dumanlı dağların açmaya muktedir
goncası:
Rengin pembesi
Belki soytarı bir gülde
Nakşeden deryaların nefesi:
Sonrası malum,
Dirlik ve huzur hep mi uzak bir
seyyah?
Adı bende saklı bunca hicran
Belki hitabı yoksunluk:
Varsın döneyim başa yol yakınken:
Neyde takılı kaldıysa aklım
Olmadı gizlim saklım.
Sonrası malum:
Şiirden yanan dilimle
Yazdığım her öyküyü sona sakladım.