Yasını sürükleyen bir telaşı var
Gökyüzünün.
Hırçın martılarında kanatlarında
susamlar saklı
Ve hepsi çok bayat.
Mısralar kanıyor:
Berbat bir duygu kanın bıraktığı
leke.
Öfkemi öldürdüm geçen sene.
Ben zaten ölüyüm mevsimlerin gözünde.
Kâh bir yetim;
Aşka mersiyeler yazan.
Kâh bir yeti;
İçindeki iklimleri
Delik deşik eden.
Bulutun rüyasıyım ben.
Sorma da sakın;
Bulut kapar mı gözlerini,
Sonra da tensiye eder aşkın ve
insanın nefretini.
Metanetim boyutsuz benim:
Aşklarım engin,
Sevincim dingin.
Gök çok derin
Simaların izine tutsağım
Göğün peşrevine yanığım
Aslında bitap düşmüşlüğüm
Hep sevmekten.
Ertelediğim kadar eğleniyor kader
benimle.
Sevdiğim kadar da hışmına uğruyorum
Kâh mevsimin dokusunda bir ölü serçe
Kâh parmaklarımın ucunda soğuk rüzgâr.
Cildimde lekeler var doğuştan
Lakin
Kimselerin görmediği.
Yüreğimde saklı bir kefen var benim:
Aşkım ise mabedim
Yürek pek mi elzem kimince?
Laneti çağıran doğasında iblisin
Ben illa ki şerh düştüm kendimce:
Yaşadığım kadar sevmek
Boynumun borcu
Ve medet ummak tüm evrenden
Gerçi kanatlarım çok ağır geliyor bu
günlerde
Bir de içimin şebekesinde
Sular çağlıyor
Göz pınarlarımda isyan yüklü sele
kefilim
Aşkın varlığına binaen
Ve sevginin kutsallığına dokunan
kimliğimle
Kim ise beni hor gören
Atıp tutan sevgime ve insanlığıma…
Hakkın rahmetine vakıfım
İçimdeki dirlik ve dinginlik
Kurban edildi ne yazık.
Ben hala dalamadığım uykumda
Ufkumda yanık ve telaşlı
Bir serçeyim
Kanatları olmayan
Ve gagasında sadece hüzün
Çiğnediğim lokmalar
Kursağımda kalan insanlar
Aşkına talibim rahmetin
Ve doğanın
Ve kefenimde sadece bir damla
Yaş:
O da babamdan miras.