Uyruğu olmayan bir mevsimden yazıyorum bu satırları.

 

Yüreğin kalibresi bile yanlış aslında nerem doğru ki, demenin de ötesinde yanlışlarıma kalıbımı bastığım sanrısı.

 

Kuluçkadaki nöbetlerimi bu gün astım tabelaya yine de ne gelen var ne de giden bu anlamda koca şehrin tek yolcusu benim yine içimdeki yerleşik acılarla nasiplendiğim kadar nankör insanlara hala nasıl oluyor da ulu orta sizden korkmuyorum, demek.

 

Zamanlama hatasıyım ben. Öncesi olmayan bir yolcuyum aslında gidip geldiğim yollarda hep hiçlikle örülü tabelalara rast geliyorum.

 

Şehrin rakımı da meçhul tıpkı içimdeki beyitlerde tökezleyen imgeler gibi arayışıma ayna tutan bunca beylik hayal kırıklığını da isimlendirme gayretimle ben bata çıka yürürken oysaki görünürde yol dümdüz ve hava pek mutlu ve bahtiyar kuşlara ev sahipliği yapmakta. Aç oldukları için midir neden içimin kırıntılarını ben vermeden gelip gagalıyorlar yüreğimi.

 

Acıtmadan üstelik.

Acımak, dedim de… Acıların noksan olduğunu düşünüyorum son zamanlarda gerçi büyüyen daireler gibiyim ve aslında merkezimden uzak düştüğümün de farkında bu nedenle çapsız söylemler ve yanlış dostluklar istemiyorum artık ne de olsa bir adım sonrası hep hayal kırıklığı ötesinde dediklerimin çok çok üzerinde yanılsama ne de olsa içimin çarpıtıldığı ve göğün kimsesizliğinde Yaratan sadece bana kucak açarken ne de olsa meczup kimliğimle derbeder öznemi de kaynaştırdım mı ortaya şekersiz kahve tadında leziz bir yürek ziyafeti çıkıyor.

 

Mazoşist bir deyim midir de takıldığıma biat ben sadece sunumumu yapıyorum üstelik üzerimdeki lanete dokunurken sihirli elleri Yaratanın, ben ansızın vücuda geliyorum oysaki ölümle tanışıklığım eski zamanlara dayanıyor.

 

Muteber acıların son durağıyım ne de olsa ve işkillenip sevmeyi de sürdürüyorum üstelik kim olduğunu bilmeden ve yabancı tanıdık fark etmeden ve ters köşede tam anlamıyla şah mat oluyorum.

 

Bir piyon olduğumun yeni farkına vardım ne de olsa üstelik zar tutan kâhinin ellerindeki sihirli küreden haz filan da etmiyorum hani.

 

Misal.

 

Kahvemi içtikten sonra direkt yıkarım fincanı. Bir fincan kahveye ne hayatlar sığdırıyor insanlar oysa. Şerrine lanet okumaksa ya da geleceği küremek şimdiden… aklıma mukayyet olmak adına üç maymunla iş birliği yapmanın zamanı geldi sanırım hatta geç bile kalmışlığımla nasıl da inhisarımda besliyorum yanılgıları.

 

Tabelamdaki son duruma gelince…

 

Çıkış noktası işaretlenmemiş ve bilumum yönsüzlük hissimle kaybolduğuma binaen, tembel bir buluta ıslık çalıyorum. Belki hafif meşrep bir eylem şu çaldığım ıslık lakin… dediğim gibi şehirle başbaşayım ve göğün salıncağına atlayıp oradan da uzandığım kıyıları Anadolu yakasının ve tek kişilik bütçemle tüm şehri bir seferde cebe indirmek harika bir duygu.

 

Terennümler saklı iken ceplerinde çiçek desenli elbisemin bir de eşarbım havalanırken ne mutlu bana ki; mutluyu oynamayacağım belki de salya sümük ağladığımda ilk kez reşit ve mutlu bir yetişkin olacağım ne de olsa sürüsüne bereket duyguma eşlik eden göçmen kuşların bana savurduğu nidalar sadece doğanın hikmeti değil üstüne üstük hayallerimin çok çok üstünde bir şenlik havasına mahal veriyor.

 

Köpürte köpürte içtiğimi bir fincan kahve daha ve bu kez şekerli tadıyla şeker gibi masallar yazmak istiyorum artık hangi sihirli tabelada şehirden çıkış ibaresine rastlarsam.

 

Rahmetin doyumsuzluğu; maneviyat ve bileşkesi umutlar derken yarım ağız gülüşlerim kahkahaya dönüşmüşken…

 

Masanın sertliği ve tutuk boynumla attığım çığlıklara uyandırıyorum ev halkını.

 

Sadece ev halkını mı?

 

Şehrin neredeyse yirmi milyona yaklaşan nüfusu ile o şehre ait olduğumu bilmek bile rüyalarımın müjdecisi değil mi hele ki gecenin rehavetinde tekil kimliğimle sahiplenmişken şehri-i İstanbul’u üstelik kısa metrajlı bir filmden daha coşkulu ve haz dolu hayallerin ruhuma çöreklendiği dakikalarda tıpkı yüreğin şahikası bir mevsimi kendimce yaşadığım kadar yaşatmayı da severken duygularımı…

 

 


( Duygularımın Şehri... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 10.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu