Ötenazi yaptığım acının devingen
ruhu:
Geniş açılı bir ölüm
Merhametsiz varlıktan yana olmasa da
derdim tasam
Bir edimde belki bir surette nükseden
O derin sitayiş.
Hazandan mütevellit bir şiirde
Peyzajı aşk olan
Baharın garip coşkusu
Her daim yüklü mizaç
Her dem yarına dair bir kazanç
Göğün kıvraklığında
Safça terennüm eden kendi halinde ne
çok kuş.
Şimdi toplayalım ne kaldıysa dünden
geriye
Nöbete duralım
Gecenin değil günün yirmi beşinci
saatinde:
Nazenin gölgeler sudan sebeplerle
Aralamış düş perdemi;
Somurtkan sitemler
Bayağı yarılamış
Git gide tükenmeyen yolu.
Haznesinde yüreğin
Kim bilir kaç karat acı?
Sonrası malum
Derdin efkârı ile
Bir içimlik sevdayı
İçmek sure niyetinde
Sevgiyi pay etmek devir daim yapan
hüzne.
Metanet çöktü günden asılı kalan son
hece.
Varlık nemrut ve heybetli bir çamura
döndü:
Varlık kifayetsiz
Neye çare?
Zamanı astık kınında namert bir
yalan;
Beşeri gömdük derine
Aslında kendimize ihanet
Varlığın sefahati
Sonrası müphem bir düzlem:
Kayıtsız olduğu kadar
Kanıtsız bir cinayet
Ve kaygısız bir kelam.
Sondan başlayıp
Başı olmayan meftun bir özlem
Kement attığımız satırlarda
İri cüsseli bir sitem:
Aslında içimiz dışımız birdi bir
zamanlar
Sonramızı unuttuk kuytularda
Döndük pervane misali
Uyumsuz yollarda
Uygunsuz yalanlarda
Uydurduk kendimizce
Belki en uygunu ölmekti ansızın
Arkamızdan olmasa da tek rahmet
okuyan.