Kanımı yedekliyorum; az sonra ihbar edeceğim katilimi ve içimde efsunlu bir düş’üş.

 

Kehanet erbabı potansiyel ön görücüler az sonra tırtıklayacak içimdeki kıyamı ve ben bol kepçeden mutluluk dağıtacağım hani olur da bir kaşık da benim payıma düşer.

 

Tedirgin bir lahza ve kurak iç çekişlerim.

 

Göğün manivelasında bir yok oluş.

 

Zanların uçuştuğu boşlukta boş baloncuklar ve içlerinde ünlem ve soru imleçleri.

 

Kabul etmeliydim belki de: yine de geri duramıyor ve söyleniyorum içimdeki kukumav kuşlarına.

 

Anlık bir gölge düşüyor güneşin patavatsızlığında ben zehir zemberek ay’a latife ederken.

 

Yakası açılmadık hiçbir sözcük yok lügatimde.

 

Dün kundaklandı haysiyetim oysa.

 

Ben, selam, derken sarkan ipe dolanan ellerimi gördü kimliksiz suretler.

 

Tanrı dahi muzdarip iken tüm olup bitenden ve ödül yerine cezamızı çekmeye saniyeler kala.

 

Bir örüntü belki de.             

 

Yoksa bir hak ihlali mi?

 

Meşrebi olmayan bir şiir gibiyim son zamanlarda.

 

Sarsılan ölücü imlerin sığınağına serdim içimi.

 

Kalpazan hatıralarım can çekişiyor ve bingo!

 

Ben bir düş örgüsüyüm: sağım solum; önüm arkam hep yalan lakin benden üreyen değil onların bacasından tüten.

 

Onlar kim peki?

 

Sağ gösterip sola çalışanlar mı yoksa anlık bir tebessüm belirirken yüzümde kopup gelen dünün diyeti mi?

 

Hangi muteber yalanda gizliyim?

 

Hangi yalan söylemde mimlendim ki?

 

Kinaye değil sözün gittiği yer sadece ruhumun kırık fay/duygu hattında ötenazi yapıyorum acılarıma.

 

Açılım mağduruyum ben.

 

Açık ara farkla seviyorum da… gerisi gelmiyor.

 

Kendimi ihbar ediyorum Tanrı’ya aslında O da her şeyin farkında ve sessizliğin mihrabında; görünen o ki; pervasız addediliyorum hele ki tek bir kelime dökülsün dudaklarımdan…

 

Arkası gelmiyor hiçbir şeyin çünkü net frekansında evrenin ben sadece bir standart sapmayım.

 

Ölçüm ehli yüreğim.

 

Ölümlüyüm herkes gibi yine de…

 

Herkes gibi olma kaygımı dün öldürdüm ve akşamın ıssızlığında markete doluşan insanlar gibi duygularım da kuyrukta sıra bekliyor.

 

Pardon!

 

Neydi derdiniz?

 

Karambola gitmiş hayatımın ardından sürç-ü lisan ettiğim her iletişim mağduru iken yine dâhil olduğum o kopuk düzenden…

 

Konuk mu dediniz?

 

Hayır, kopuk.

 

İnceldiği yerden kopsun o zaman.

 

İyi de ben şiir olarak ölmek istiyorum ve benim şiir olmama bile izin vermiyorsunuz.

 

Koruk acılar cumhuriyetinde, varsıl bir imgesiniz siz, bayan.

 

Pardon?

 

Göğün emanet ettiği rahmeti kucaklayın ve sadece…

 

Haklısınız: inceldiği yerden kopayım.

 

Siz değil.

 

Ben yoksam ne önemi var ki hem demezler mi arkamdan?

 

Zaten diyorlar. O halde…

 

Sağlamlaştırmalıyım.

 

Arkanızı mı?

 

Hayır, incelen ipi.

 

Ne gerek var ki?

 

Asma katına çıkmalıyım hayallerimin ve kolayca kopmayacak bir ipe de asılıp…

 

Devamında peki?

 

Yeniden görüşeceğiz…

 

 

 


( İp... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 7.12.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu