Bildiğiniz  gibi  Yılbaşı  gecelerinde,  yeni  yıla  girerken   kadınların  kırmızı  don  giymesi  bir  gelenek  olmuştur. 

Şimdi  sanırım  ''Sami  Hoca !  Durup  durup  icat  çıkarma.  Yılbaşında  kırmızı  don  giymek  diye  bir gelenek  mı  varmış?''  Diye  sormazsınız .  Çünkü  evet  böyle bir  gelenek  var.Üstelik  bu  gelenek  oldukça  ilginç  bir  tarihi  olaydan  kaynaklanıyor. 

Peki  nereden  çıkmış  bu  gelenek?

O  zaman  başlayalım  Tarihin  tozlu  sayfalarında  gezinmeye.

************************************

Fatih  Sultan  Mehmet'in  ikinci kez  Osmanlı  Tahtına  oturduğu  1451  yılında  dünyaya  gelmiş  olan  Kastilya  Kraliçesi  İzabella  oldukça  dindar  bir  Katolikti. Tahta  geçtiği  anda  da  kafasına  koymuştu  İspanya'daki  tüm  Müslümanları  ve  Yahudileri  ortadan  kaldırmayı.  

İspanya'da  kalmış son  Müslüman  devlet  olan  Beni  Ahmer  devletine  göz  koymuştu ( Gırnata İslam  Devleti  de  denir bu  devlete )  ama  bunu  tek  başına  başarması  mümkün  değildi.  Kendisi  gibi  Katolik  bir  kral  olan  Aragonya  kralı  Ferdinand'a  ''  Gel  evlenelim ''  dedi. 

Ferdinand  rüyalarında  bile  göremeyeceği  bu  güzellik  karşısında  tabii  ki  anında  mayıştı  ve  evlendiler.(  O  zamanların  güzellik  anlayışına  göre  çok  çok  güzeldi  İzabella. )   Böylece  oldukça  güçlü tek  bir  krallık  oldular  ve  Müslümanların  yaşadıkları  Granada'yı  kuşattılar  1492  Yılında. Yani  Osmanlı  tahtında  II. Bayezıt  varken.

İzabella,  Ferdinand'a  ''Granada'yı  almadan  saraya  dönmek  yok. Granada  alınıncaya  kadar çadırda  yaşayacağız ''  dedi  ve  gerçekten  de  çadırda  yaşamaya  başladılar.  Ancak  İzabella  bir  şeye  daha  söz  verdi:  ''  Granada'yı  almadan  yıkanmayacağım  bir  daha ''

Ferdinand ''Gız  gel etme  eyleme, göziy  yayğını  yiyem  etme  buni ''  dediyse  de  İzabella  inadından  vazgeçmiyordu. ( Neden  Urfa  şivesiyle  konuşuyordu  onu  çözemedim. ) 

Zamanla  artık  İzabella  resmen  kokmaya  başladı  pislikten.  O  böyle  kokunca  Ferdinand  da  bu  pis  kokulu  kadına  yanaşamadı.  Artık  aralarında  cim'a  denilen  olay  kalmamıştı.  

Ferdinand Granada'daki  İslam  hükümdarı  Abdullahü's  Sagir'e ( Küçük  Abdullah )   mektup  yazdı : ''  Ulan  Abdullah !  Senin  yüzünden  İzabella'ya  yanaşamıyorum  oğlum.  Şu  şehri  adam  gibi  teslim  et  yoksa  ben  zorla  alırsam  anam  avradım  olsun  taş  üstünde  taş,  omuz  üstünde  baş  bırakmam.  Lan  oğlum  sen  de  insansın.  Beni  bu  zulümden  kurtar. Haydi  gel  inat  etme''

Abdullahü's Sagir hüngür  hüngür  göz  yaşları içinde  okudu  mektubu  ve  bitirdikten  sonra  yine göz  yaşları  içinde  anasına  ''  Ana  ana,  ben  şehri  teslim  ediyem.  Yohsa  bu  Ferdinand  abazalıhtan  ölecah.  Yazıhtır,  günahtır''  deyince  anası,  karşısında  ağlayıp  duran  oğluna  bakıp  '' Ağla  oğlım  ağla.  Senin  gibi  elin  gavatının aşhı  yüziyden  goskoca  şehri  teslim  eden  yuha  yürehlilere  şimdi  garılar  kimi  ağlamak  yahışır ''  dedi.  (  Böylece  ''ağla  oğlum  ağla  senin  gibi  vatanı  için  savaşmayan  korkaklara  şimdi  karılar  gibi  ağlamak  yakışır'' sözünün  gerçeğini  de  öğrenmiş  oldunuz (!) ) 

Derken  efendim  Granada  düştü  sonunda ve  1492  yılında  İspanyollar feci bir  Müslüman  ve  Yahudi  katliamına  başladılar  İspanya'da. Padişah  II. Bayezıt ise  bu  dönemde  Kemal  ve  Burak  Reisler  idaresinde  gönderdiği  gemilerle pek çok  Yahudinin  hayatını  kurtarıp  onları  İstanbul'a  taşıdı. 

''Kırmızı  Don?''  dediğiniz  duyar  gibiyim.  Şimdi  oraya  geliyorum.

Granada  düştükten  sonra  Ferdinand  artık  İzabella'ya  yanaşmaya  başladı  lakin  o  çadır  günlerinden  kalma şartlı  bir  refleks  oluşmuştu  kendisinde.  Ne  zaman  İzabella  ile  halvet  olsalar burnuna  hep  o  günlerdeki  pis  koku  geliyordu.  O  sebeple  de  kadının  üzerinde  tepinip  duruyor  ama  bir  netice  alamıyordu. Arapça  ifade  edecek olursak ''  Ha  gayret,  ha  gayret, ma'fiş  muzafferiyet )

Bu  durumdan  tabii  ki  İzabella  da  oldukça  rahatsızdı.  Aslanlar  gibi  Ferdinand süt  dökmüş  kediye  dönmüştü  adeta.  Taa  Osmanlı  Sarayından  getirttikleri  özel  kuvvet  macunları  bile Ferdinand'a  bir  milim  dahi  olsun  kımıldamaya  sebep  olmuyordu. Koyu  bir  Katolik  olmasa,  Katolik  inancında  boşanmak  çok  büyük  bir  günah  olmasa  boşayacaktı  bu  uyuz  keçiyi  ama  bu  da  mümkün  değildi. 

Koskoca  İspanya'nın  tek  hakimi  idiler  ama  ne  İzabella'nın  ne  de  Ferdinand'ın  yüzü  gülüyordu. 

Yıbaşının  kutlacağı  bir günün  ikindi  saatlerinde ( 1500 yılını 1501 e  bağlayan  günden  bahsediyorum )  karı koca  birlikte  arenaya,  boğa  güreşi  seyretmeye  gittiler.  O  gün  İspanya'nın  en  usta  matadoru  Fernando,  İspanya'nın  en  azgın  boğası  Sanches'in  karşısına çıkacaktı. 

Fernando  şimdiye  kadar  doksan  dokuz  boğanın  kulağını  kesmiş,  Sanches  ise  bir  o  kadar  matadoru  hadım  etmişti. 

Kral  ve  Kraliçe  dahil  herkes  bu  müthiş  karşılaşmanın  nasıl  sonuçlanacağını  bekliyordu.

Pikador  denilen  vatandaşlar  Sanches'i  iyice  kızdırdılar.  Adeta  deliye  döndü. En  az  beş  pikadoru  arenanın  ortasına  cansız  olarak  serdi.  Derken  Fernando  da  elinde  beyaz  bir  örtü  ile  arenaya  çıktı. Ama  o  da  ne?

Sanches  resmen  oturdu.  Sanki  bir  damacana  rakı  içmiş  Bekri  Mustafa  gibi  etrafına  bakınıyor,  Kesinlikle  Fernando  ile  ilgilenmiyordu.

Fernando  yaklaştı  Sanches'e

-Saldırsana  lan  pezevenk.  ne  bakıyon  aval  aval.

Sanches  oralı  değil...

- Bıktım  ooolum.  Bıktımm. Bundan  sonra ''  Hacer el  Amor '' ( Yani ''Savaşma  seviş''  diyor. ) 

Fernando  bu  sefer  yeşil  bir  örtü  salladı.

- Başlatma lan  Hacer'inden  saldırsana inek  oğlu  inek. 

Sanches yine  aldırmadı:  

-Hasttir lan.  Uğraşamam  seninle.  Git  belanı  başkasından  bul.

Fernando  ne  renk  bayrak  sallarsa  sallasın  Sanches  aldırış  etmiyor,  Fernando'yu  muhatap  almıyordu. Hatta  ''I Found  My  Love  İn  Portofino '' diye  bir  aşk  şarkısı  söylüyordu. 

Fernando sonunda  kırmızı  bir  don  çıkardı  cebinden.  Bu  sevgilisi  Magdelena'nın  donuydu.  Yavaşça  Sanches'e  yaklaştı.

- Bu  don  kimin  biliyor  musun? 

Sanches  umursamaz gözlerle  baktı  Fernando'ya

-Kiminse  kimin.  Bana  ne?

Fernado  herkesin  duyacağı şekilde  yüksek  sesle  bağırdı.

- Bu  don  senin  sevgilin  Esmerelda'nın  donu.  Dün  gece  onun  kıçındaydı. 

Dediği  anda  Sanhes  ayağa  kalktı  ve  hışımla  Fernando'nun  apış  arasından  anüsüne  doğru  o  müthiş  öldürücü  darbesini  yaptı.  Bu  öylesine  bir  darbeydi  ki  boynuzu  Fernando'nun  anüsünden  girdi,  ağzından  çıktı.

Kraliçe  izabella  heyecenla  ayağa  kalktı:

-  Üfffff  fena  geçirdi...

Kral  Ferdinand da  heyecalanmıştı.

- Evet, gerçekten  de  iyi  geçirdi. 

İşte  o  anda  İzabella'nın  beyninde  bir  şimşek  çaktı.  Gerçi  Ferdinand  denilen  sünepe  ile  kıyaslanmazdı  ama  bir  kırmızı  don  boğa  Sanches'te  böylesine  bir  performans  oluşturuyorsa  mutlaka  Ferdinand'da  da  etkili  olabilirdi. 

Ferdinand'ı  kolundan  tuttuğu  gibi  bir  tuhafiyeciye  soktu  ve  hemen  isteğini  söyledi:

-  Bana  acil  olarak  en  seksisinden  bir  kaç  düzine  kırmızı  don.  

İşte  o  günden  sonra   kadınların  yeni  yıla  girerken  kırmızı  don  giymesi  bir  gelenek,  alışkanlık,  moda  yahut  şans  getirdiğine  inanılan bir  olay  olmuştur.  .  Çünkü  aslında  Yahudi  olup  gerçek  adı  Salamon Salomanje olan  tüccar Çiko  Çikulata '' Kraliçe  yeni  yıla  gireken  giymek  üzere  bu  dükkandan  tam  on  düzine kırmızı  don  aldı''  Diye  reklam  yapınca  ( Aslında  üç  düzine  almıştı  kraliçe) kısa  zamanda  İzabella kırmızısı  donlar önce  İspanya'da  sonra  tüm  Avrupa'da  moda  haline  geldi. 


''Peki  işe  yaramış  mı?''

Bizim  Yahya  Kemal  bile

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...

Diye  şiir yazmışsa ( Endülüs'te  Raks )  kırmızının  bir  kerameti  olsa  gerek  değil  mi? 


RESİMLER:

1- Ferdinand
2- İzabella
3- Ferdinand - İzabella  Çiftinin  oğulları Asturias ( Evet,  bu  çocuk  bir  erkek  maalesef ) 
4- Kızları Juana
5- Kızları Catherine
6- Kızları İsabella
7- Kızları Maria
8- Din  adamlarımız '' Her  kim bir  başka  kavme  benzerse  ondandır''  hadisini  söylediğinde  kafa  sallayıp  ''  evet  doğru''  diyen  muhafazakar  hatunlarımız  pazarda '' Ya  doğruysa,  ya  gerçekten  şans getiriyorsa''  düşüncesiyle yeni  yıla  girerken  giymek  üzere  kırmızı  don  alıyorlar. 
9- 10- Söylemeye  gerek  yok.  Kırmızı  Don... ( Don Karleone'den çok daha  etkili  olduğu  söyleniyor ) 
11- Kırmızı  don  olayını  yanlış  anlamış metalci  bir  arkadaş. 
12- Bu da  kırmızı  don  olayının  erkek  versiyonu. 

( Kırmızı Donun Tarihi Ve Kerameti. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 9.12.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu