Yarım adalarımın beli bükük, saflığın saf tuttuğu o sahilden selam ediyorum yüreğine.

 

Güneşin batışını görmüyorum kaç gündür ve zifiri karanlığın nasıl oluyor da yirmi dört saati esir ettiğini aklım almıyor.

 

Yalın düşlerime kıydım sonunda ben ki pembe bulutların tozuna dahi hasretim.

 

Günü birlik üzüntülerim ne ki? Günden güne uzuyor içimdeki gölge.

 

Sahibi olduğum kalemi terk ettim kaç zaman aslında bana sahip çıkan bir dostu dahi görmezden geliyorum.

 

Yürek işçiliği bildiğim ne ise darmadumanım kaç gündür, esefle yıkadığım hüznüme değer biçmesin kimse. Ben, kelaynak kuşlarına özendiğimden beri de onlara ilk kez imreniyorum.

 

Görüntü ve ses kirliliği var ekranlarda aslında şehrin havasında asılı bir buz kütlesi var. Yeni yıla şunun şurasında kaç gün kala… Demedim, farz et sen ve sadece içimi nadasa aldığım bu son günleri görmezden gel.

 

Aklımın duvarlarında çatlaklar var ve özümsediğim sırlar filan da yok hani sadece maya tutmayan dağınık varlığımla eski üzüntülerimi dahi özledim, diyebilmek ne acı ki asla kondurmadığım ne varsa burun burnunayım.

 

Dokumda uyumsuz bir temas var, aklım karıncalanırken ben karınca adımlarıyla sehven yeniğim bir poyraz ki üşüten, sorma gitsin.

 

Zaman tahliye etmek üzere seneyi demek ki yeni yıla hala umut dolu gözlerle bakmak olası yine de içimdeki sızı dayanılmaz.

 

Koğuşunda imgelerin artık kelimeler volta atmaktan yorgun belki de koğuş ağası şiirlerin bir yılını daha hücre hapsinde geçirecek.

 

Görüp göreceğim hangi acı mı kalmayan yeter ki kör olayım ve uzağımda dursun tüm acılar.

 

Frekansı olmayan bir radyo istasyonu gibi, gidip gelmekte içimdeki ses ve artık hiçbir sesle muhatap değilim.

 

Aksayan bir şeyler var/dı son zamanlarda artık her şey yaşadığımın tam da aksi.

 

Bir yürek ki koptu kopacak yerinden.

 

Bir fıtrat ki; yağmalanmak adına yaşamaya çalışıyor yine de umurumda değil yaşamak zaten görüntü itibariyle bir zelzele kopmakta içimdeki dehlizlerde.

 

Karadan bozma bir yarımadayım.

 

Aslıma binaen ise ben hep aynıyım.

 

Göreceklerimi not almıştım bir kenara şimdi görmek istemediklerim için bitimsiz dualarım.

 

Şekli şemaili olmayan bir şehrin cüssesi. Yağmur yalarken kaldırımları ben gün yüzü gör, diye sadece O’nunla irtibat halindeyim.

 

Kapışan kapışana evrende belli ki içimizdeki teyakkuz had safhada yine de gömdüklerimle gömeceklerim bakalım nasıl sığacaklar içimdeki mezara ya da mezar bildiğim onca hüzün az mı gelecekte ben cehennem azabı yaşamaktan beter mi olacağım?

 

Bir şahika dillenirken ben sadece merhamet ve şifa diliyorum Yaratandan senin adına bir o kadar tüm insanlık için yeter ki herkes aklını zamanından bile evvel devşirsin.

 

Gün yüzlü yüzünde, gök gözlerinde kuşlar biliyorum ki acılarımızı gagalıyorlar ve pencerenin önünde hiç mi hiç ekmek kırıntısı kalmadığı halde hala yavru serçeler gelip gagalarıyla cama vurmakta.

 

Saatin kaçı vurduğunun önemi yok zaten saat de havada asılı göreceli bir mefhum tıpkı içimde devinen o külüstür sarkaç gibi artık zaman neyi ve kaçı gösteriyorsa ben görmek ya da yaşamak istemiyorum eğer ki sen yanıma yeniden gelmezsen.

 

Sözcüklerin de dili damağı kurudu çünkü onların isim annesi sensin. Sen olmazsan yazdıklarım neye yarar ki? Sen olmasan değil mi ki yazmaya da son noktayı koyacaktım ve tek dileğim sözcüklerimi ve beni öksüz bırakma, anne.

 

Gün devindi. Senlik acılarım kıyama duran yıldızlar gibi gecenin şafağı atmışken ben zaten gökteki kırpık yıldızlardan daha da kırpığım ve içimde teyelli ne kadar umut ve güzellik varsa hepsi bastı gitti.

 

Gidip gelmeyen insanlara alışığım ama sensizliği kaldıramam.

 

Zaman iri bir yağmur damlası gibi ve içine sığmayan ne kaldı ki benden başka?

 

Kuytulardaki sessizlikle idare ediyorum ve yarım ağız güldüğüm günleri bile özlüyorum.

 

Varlığımın harabelerinde eski şehirlerden yola çıkan kavimlerden başka bir de eskimeyen gölgem zaten bana sadık bir o kaldı bir de O.

 

Ve sen. Bana sadıksan sakın gitme uzaklara. Şu kısacık ayrılık bile yüreğime çökmüşken…

 

 


( Gitme Uzaklara... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 26.12.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu