Şiirin verdiği hüküm kadarım: daracık
bir koridorda volta attığım izafi bir hücre adeta yalnızlığın aralıksız kıyama
durduğu göğün neferi bir yıldız olmama binaen, kanayan coğrafyamda sorusu
olmayan bir öğrenci gibiyim.
Sonlarım da takılı bir yerlerde ve tekerlek
aklında dünyanın, dümeni kıran kimse sorgulamayı bıraktığım yalnızlığımın lüksü
işte tüm yazdıklarım.
Zaman daralmıyor bilakis harcamadığım
milyonlarca dakika var şiir olmaya aday bir de hıçkıran imgelerim: imge
olmaktansa ihanet etmeye dünden meraklı bakışları cereyanına maruz kaldığım
soğuk Mart rüzgârı.
Yavaş geçen zaman bazen aksıran ve
çabuk geç-çok yaşa-demeden duramadığım.
Duramadığım sözcükler var kapısını
çalmadan içeri girdiğim ve özene bezene başını okşayıp elimi tutmasını
istediğim.
Tutumlu değil gönül atlasım hele ki
çivisi çıkmış dünyanın hangi yarım adasıyım da tamlanmaya dair bir isteğim var?
Şifa bildiğim duygularım kadarım ve
radarım da hüzün; aşkın bam teline b/asıp yüzümü döndüğüm umudun kanatlarında
her ara durak.
Şimdimi düne devrettim ve dünümle
yarını inşa ediyorum ne de olsa yazmak bir kuram; yazmak bir ibadet; yazmak
sevginin diğer adı derlediğim kadar dertlenmekten de sıkıldığım ve sunmayacağım
maruzatlarımla Tanrının önsezilerine muhtacım.
Dizimi kırmadan y/aşıyorum ve hürriyetimi
gölgeleyen tüm ihanetlerden ve zulümden uzağa düşmek adına bastığım el freni
ile çürüyen dizlerimi ovalıyorum.
Her çömeldiğimde yüreğime batan bir
şeyler var.
Her sevdiğimde ırksız ve cinsiyetsiz
sevgimi azat etmekten aciz kimisi ve kim olduğumu artık biliyorum ve paye de
vermiyorum süregelen ihanete belki de gıybet başlığı altında umurumda bile
değilken torba ağızlı münafıkların.
Suretimde y/anan bir şeyler var:
evet, bir şeyler aslında şey demektense Şems, diye haykırmak istiyorum.
Allah dostu yürekler benim fenerim.
Ben ise sevginin ve inancın neferiyim
asla solmayacak yas’ıma ve adıma sahip çıktığım kadar her cümlemin arkasında ve
bağdaş kurduğum adaşım şiirler var.
Gülmekle aram iyi aslında sadece ulu
orta sergilemiyorum neşemi belki de budur beni benden uzak kılan.
Zanların örtmeyi düşündüğü gerçekler
var ve olmayan gerekçeleri ile bazı insanların isminin yok sayıldığı ve adabın
da unutulduğu.
Görmediğim düşmanlarımdan haz etmesem
de anlık bir öfkeyi de kolaçan edip yerine edindiğim sevgiyi bölüyorum sevgime
mazhar hangi adaysa; hangi kıtaysa ve hangi kuşsa kanatlarına dokunmaktan
kendimi alamadığım ve yüzüme çarpan rüzgârı ile kanatlarından bizzat yüzüme
esen çırpınışlarını sonlandırıp sadece sevgimi sunuyorum boncuk gözlerine yetim
kumru yavrularının.
Öykündüğüm sadece huzur ve niyazımı
duyana müteşekkirim.
Adımla yaşadığım kadar kalemimle raks
ediyorum: kâh hüzün bahçesinde kâh külfet olmayan yüklendiğim duygularla.
Aşkın asasını gözüme sokanlara da
müteşekkirim ve bitimsiz umutlarım sayesinde kendimle yavaş yavaş barışık
olduğum kadar da mutluluğu içiyorum gözlerden uzak ve hasetten ve nefretten.
Sevgiyle baktığım evrenden bana
yansıyan o bitimsiz enerji ve ne yazık ki enerjimi çalmaya muktedir olduklarını
sanan nice tükenmiş pil artığı.
Şarj olduğum her gece ve gündüz
tüketildiğim.
Sevdiğim nice insan ve sevgimi
kıskanan nefret odaklı düş kaçkınları.
Anlamaktansa anlatmaya ç/alışıyorum
ve anlam olmaktansa kendimi saklı tutmaya o derin soğutucuda biriken
duygularımı da çözüp zamanı geldiğinde pay etmeye.
Dokunaklı cümleler en çok canımı
yakan ve bitimsiz izdihamında yüreğin kapış kapış duygular.
Cahil cesareti ile edindiğim o
izlenim ve s/özümü sakınmadığım.
Gamlı baykuşum bazen.
Bazense mazlum bir kuş yavrusu en çok
da annemin elleriyle beslediği kuşların yakın takipçisi.
Uzaktan seyrettiğim büyüsü doğanın ve
yakınıma gelen sevginin ve umudun esintisi.
Tok sesinde evrenin duyduğum
cıvıltılar.
Pembe halımda dökülen zift ile içimi
kirletmeye çalışanlar.
Alındığım sözcükleri yutuyorum ve
içine kattığım coşkumu yazıya döküyorum.
Her yeni gün ve her yeni insan bir de
eskinin değişmez dokusu. Haznemde yangın olsa olsa aşkın tezahürüdür, demekten
asla imtina etmeyip evreni sevdiğim kadar evrenin beni sevmemesi de asla
umurumda değilken yine de sızlayan bir yanım biliyor ki; yanılgım ömür boyu
sürmeyecek.
Sözcük ambarında nadasa aldığım
sayısız hikâyem var ve herkes olmaktansa kendim olmaya aday üstüne üstük
kendimle uzlaşma yolunda büyük adımlar attığım.
Kerbelası ömrün; zafiyeti nefsin.
Sanrı yüklü doğayı gerçeklerle örmek
ve olumsuz ne varsa olumlu addetmek.
Hayallerim kadar tutkuluyum da hayata
bazen ölmeyi dilediğim ve ansızın kapımı çalan coşku ile sil baştan yapıp yeni
doğmuş bir bebek kadar kendimi masum ve arınmış hissettiğim.
Kirlenmemek adına belki de hayatın
uzağında kaldığım.
Kirletmemek adına belki de sözcükleri
sakındığım.
Kelimeler boğum boğum ve beklemekte
ne de olsa gün boyu taşkınlara sebebiyet veren milyonlarca duygu kelimeleri
tetikliyor ve tek bir b/akış bile nelere sebebiyet veriyor.
Düşündüğüm kadar dürüstçe yaşamaya
ahdettiğim.
Rol yapmadığım için ayrık otu görevi
gördüğüm.
Mazlumlardan yana yüreğimin ve atıl
yürek sesimde illa ki yanlışları düzeltmek adına bağdaş kurduğum bir çarpım
tablosunda yutan eleman olmayı bile kabullendiğim.
Niyazımı örten bir son yok henüz ve
benim ötekileştirdiğim hiç kimse de yok.
Yalın söylemlerim var: sevmek gibi.
Alıngan ruhum var: canı yanmak gibi.
Aşka itirazım var çünkü kendimi
unutuyorum.
Kendime itirazım var çünkü aşka çok
bel b/ağlıyorum.
Ağlıyorum yerli yersiz çünkü
duygularım çok değişken.
Değişmeye çabalıyorum çünkü hayat ve
insanlar çok tutarsız.
Çoğalıyorum çünkü İlahi Aşkın her
zerresine talibim.
Talip olduğum başka bir şey de yok
hani ne de olsa kendime uzlaşma yolunda epeyce yol kat ettim.
Aşkın hünkârı kimse saygımla.
Sevgiyi şiar edinen hangi yürekse
aşka talibim.
Nakkaşlara özenmiyorum çünkü ben
çoktan d/okudum yüreğimi.
Evrene de özenmiyorum çünkü ben
biriciğim.
Sevdiğim kadar masum; masumiyetim
kadar saf; saflığım kadar da yalnızım ve yalnızlığımla barışmayı öğrendiğim bu
gün kalabalıklara da aşikâr yüreğimde koyu çok koyu bir buluttan çıkıp da yola
aydınlık ruhumla tohum ektiğim her karede bir çiçek olmaya adayım.
Aday olduğum iyilik ve iyi niyet
haricinde kazam mübarek olsun İnşallah.